Skip to main content

Full text of "Gök Tanrı - Tengri Kitapları"

See other formats


KSU Merkez Kütüphanesi 


ÇAL A 
*0038189* 


255.07.02.01.06.00/10/0038189 


0038189 


<11,2.58 
472 

043 
hl 


Kanıamanlıai aj 
Üniversites! Kütü 


TÜRKİLİ 
Yazan: A. ZEKİ VELİDİ TOGAN 


“ TÜRKİLİ ” ve “TÜRKİSTAN ” TABİRLERİ 


“ Türkistan ,, yerine “ Türkili , diyoruz. “Memleket ,, manasını 
ifade eden bir türkçe kelime yokmuş gibi farsça “stân,, ekini 
kullanmak Türk milliyetçiliğinin çok yükseldiği bu zamana uygun 
değildir. Ayni zamanda “ Türkistan ,, tabirini -eskiden daha ziyade 
Sırderya havzasına itlak olunduğu için - Edil kıyısından ve Hazar 
Denizinden Çin Seddinin batı ucuna kadar uzanan tekmil türkili 
manasında kullanmak ta olmuyor. Açık “E, ile “el, kelimesi 
daha ziyade kavmiyet ile bağlı ise de, bu kelimenin eski Orhun 
yazısında “i,, okunan harfle yazılan şekli pek âlâ “memleket, 
manasında kullanılabilir ('). “ Türkistan , tabiri ile muvazi olarak 
“ Türkili,, tabirini 1917 de türkçü özbek muharrirlerinden Ho- 
kandli Aşurali Zahiri kullanmış; Türkistanda çalışan Azerbeycanlı 
Emin Efendi Zade ve arkadaşları da ayni senede Taşkentte “Türkili,, 
ismiyle bir gazete .neşretmişlerdi. Biz de onların doğru bulduğu- 
muz bü yolunu takib ediyoruz. Bununla beraber “ Maveraünnehir ,, 
ve çarın valiilumumiliği manasında “ Türkistan ,, yahut “Batı Tür- 
kistan,, , “ Kaşgaria , manasiyle “Doğu Türkistan, tabirlerini 
dahi kullanıyoruz. 


NSAN “90 


MESAHA VE NUFUS 


Türkili batıda Edil ve Hazar kıyılarından, doğuda Lobnor'ın 
şarkında 98", 50” tül, 40” arz noktasına, Moğol Altayında 93", 50' 
tül ve 46", 50' arz noktasına, kuzayda Ural ve Altay dağlarından 
güneyde İran, Afgan ve Tibet sınırlarına kadar uzanır. İklim iti- 
ariyle ülke tam manasiyle kontenintal olup kışın yağmurlu, karlı 
e kiş soğuk olduğu gibi yazın yağmuru az, sıcak ve enva mey- 
.elerin yetişmesine müsaittir. Orta ve kuzay Türkilinin havası 
<ışın çok soğuk yazın ise mutedildir. Bu geniş ülke “Batı Türkili ,, 
e “Doğu Türkili,, olmak üzere iki büyük kısımdan ibaret olup, 
yunlardan birincisi bugün Rus, diğeri de Çin idaresi altında bu- 
unmaktadır. 

“Batı Türkili,, nin satıh mesahası, bugünkü Sovyet idari tak- 
simatına, 1926 sene sayımına göre umumi nufusu ve hakim millet 
olan Rusların nufus adedi şöyle bir şekil arzetmektedir : 


Refet YİNANÇ 
2009 
e 


AĞIŞIDİR 


V 
— 


D 
8 


Prot: 


ve 


—)— 


Satıh 


Cumhuriyetler | masahası Nufus Welikorus) Ukranyalı) Akrus (5) 
Kazakili 2.852.619 | 6.503.006 1.279.979 860.822 25.614 
Özbekili 176.100 | 5.272.801 246.521 25.804 3.516 
Tacikili 145.867 827.167 5.638 1.090 — 
Türkmenili 491.216 900.026 73.962 6.781 | * 858 
Kirgızili 195.237 993,004 116.436 64.128 © 
OÖrenburh Vilâyeti 123.800 744.183 520.912 108.854 1.253 
Başkurdili 151.840 | 2.694.907 1.071.749 79.964 18.307 
Tatarili 67.127 | 2.594.032 1.118.834 3.143 > 
Batı Türkil eeman | 4.203.805 | 20.529.183 4.434.031 | 1.150.586 49,546 


Yeni hakim Rus milleti Batı Türkilindeki nufusun “/p 21,5 ını; 
Sarıruslar, diğer iki kardaş kavim, yani Ukranyalılar ve Akruslar 
ile beraber (5.634.153) “, 27,45 teşkil etmektedir. Nufusun diğer 
kısmını, yani */, 72,55 sini Türkler ve Slav olmıyan akalliyetler 
teşkil etmektedir. Orenburg Vilâyeti, Başkurdili ve Tatarili hariç 
olduğu halde umumi nufus 14.496.061 dir, bundan Rus ve Slavlar 
2.800.137 olup umum nüfusun “/, 20 sini teşkil ederler. 27 sene 
önce Türk ve islamlar gayrimüslimlere nisbeten daha kahir bir 
ekseriyet teşkil etmekte idiler: 1911 senesi sayımına göre Türkis- 
tan Valiilumumiliğine tabi vilâyetlerde, Buhara ve Hiyvadava han- 
lıklarında ve beş “Step,, vilâyetinde (Başkurt ve Tatarilleri, Oren- 
burg vilâyeti haric olmak üzere) nufus 13.519.564 olup, bundan 
11.493.059 ı, yani “/, 85,1 i müslüman; 2.026.505 i, yani “/« ancak 
14,9 1 gayrimüslim idi. “Şimdiki Sovyet istatistikinde din farkı 
gösterilmemektedir. “Doğu Türkili, dediğimiz “Sinkiang,, a yani 
Şarki Türkistan, İle Vilâyeti ve Cungariyaya gelince: bürasının 
satıh mesahası 1.118.713 km” olup, nufusu orasını bugün bilfül 
idare etmekte olan Sovyetlerin 1936 senesinde verdiklere malümata 
göre 3.600.000 (diğer tahminlere göre 6.400.000) dir. Bu büyük 
nufus kütlesi içinde bu ülkede âli hakimiyeti ellerinde bulunduran 
Çinliler ancak 480.000 ve Ruslar da 30.000 nufus gibi küçük bir 
azlık teşkil etmektedirler. Her iki kısmın yani Batı-ve Doğu Türk- 
ilinin satıh mesahası 5.322.516, km? olup nufusu: 23,529.183 tir. 


İKTİSADİ VAZİYET 


Ülkenin iktisadi vaziyetine gelince: biz ancak onun Rus ida- 
resi altında bulunan Batı Türkili hakkında, oldukça mufassal 
malümata malik bulunuyoruz; Çin idaresinde bulunan doğu kısım- 
lara hakkında verilen malümatın çoğu tahminden ibarettir. 


Batı Türkilinde ziraat sahası 1935 te Tatarili, Başkurdili, 
Orenburg vilâyeti hariç olmak üzere, 1000 hektar hesabile Türk- 
menilinde 408, Özbekilinde 2665, Tacikilinde 665, Kazakilinde 
5225, Kırgızilinde 994, ceman 10.057.000 hektar idi. 1939 da bu 
ziraat sahası 12.500.000 hektara çıkarıldı. Sulama usulile ekin yer- 
ler 1909 da 4.600.000 desatine idi, 1939 da biraz fazla olup 5 
milyon hektara çıktı. Türkilinin cenubi kısımlarında sanai ziraate 
ehemmiyet verilmektedir. 1935 sene hesabından 1.365.000 hektarı 
pamuk tarlası teşkil eder. (Umumi harpten önceki pamuk tarlaları 
buna nisbeten daha az yer işgal ediyordu. 1910 da ancak 257.000 
hektardı). 1931 de Tianşan dağları yamaçlarında yetişen köksagız 
otunun kauçuk mayisi havi olduğu keşfedilmiş, sonra bu ot Uk- 
ranyada ve diğer güney Rusya bölgelerinde yetiştirilmeğe başlamıştır. 

Türkilinin kuzay bölgeleri Asya kıtasının en büyük hayvan 
yetiştirme sahasıdır. Fakat köy eğeliğinin (9) bu kısmı Sovyetler 
daverinde tamamen sukut etti. 1910 da Kazak vilâyetlerinde 11 
milyon baş, beş “Türkistan,, vilâyetinde 17.168.000 baş, yani ceman 
28 milyon hayvan vardı. Halbuki bu hesaba Bukhar-ve Khiyva 
hanlıkları ve Bükeyorda dahil değildi. 1933 te bu iki sabık hanlığın 
vilâyetleri ve Bükeyorda, keza Altay Kazaklarının vilâyeli (Bukhtar- 
ma) dahil olduğu halde tekmil hayvanın mevcudu ancak 2.450.000 e 
inmişti. Bu rakam memlekette hayvan mahsulatile geçinen mil- 
yonların başına gelen felaketin ne kadar müthiş olduğunu gösterir. 
Buna mukabil memleketin bu şimali bölgeleri, yüzbinlerce rus ame- 
lesi getirilerek, sür'atle sanaileşiyor. ç 

Türkilinin her tarafında san'at tarihte de inkişaf etmiş, sonra 
terkedilmişti. Şimdi o ihya ediliyor. Gömülmüş maden ocakları, 
unutulmuş kömür ve petrol sahaları tekrar bulundu ve işletilme- 
sine başlandı. Arap müellifleri 10-11. inci asırlarda Ferganede, 
şimdiki İsfara tarafında kömür ve gaz istihsalinden, kömürün fia- 
tından, bunun evlerde teshin için kullanıldığından, burada çıkarılan 
hava gazının borularla köylere getirilerek evlerin teshin ve mut- 
bah için kullanıldığından bahsederler (|; bugün buraları geniş 
petrol ve kömür istihsal sahasına dönmüştür (Kim petrol ve Şu- 
rab kömür sahaları) (). Türkilinde kömür rezervalarının keşfi 
ve istihsalı çok ilerletilmektedir. Ferganada (Sölüktü, Şurab, Kö- 
ketay, Özgend) 1937 ye kadar keşfolunan'kömür rezervi 3,6 mil- 
yar ton sayılıyordu (9). Az sonra, 1940 ın sonbaharında Taşkendin 
100-120 km. doğusunda Ahengeran, eski İlak, havzasında bütün 
güney Türkilinin ihtiyaçlarını tatmin edecek derecede zengin ve 
ancak 45-55 metre derinliğinde olduğu için istihsalı gayet kolay 
kömür sahası keşfedildi. Burada nehrin her iki sahilinde 200 km 


Dğr 


yer işgal eden sahada 600 milyon ton en eyi nevi kömür bulun- 
du (9). Eskiden bakır ve gümüş madenleri ile maruf olan bu İlak 
vilâyetinde (*“) yine eski yerlerinde (bugün Almalık tesmiye edilen 
yerlerde) güney Türkilinin en zengin bakır maden ocakları işletil- 
mektedir. Kömür Isık Gölün güney kıyılarında, bunun batısında, 
Bugam (Buvam) geçidinde, İle havzasında Çarın'da, keza Koybın'da 
ve Sarıbulakta kömür madenleri bulunmaktadır. Fakat kömür 


rezervi Kazakili ortasındaki “Arka, da daha zengindir; burada 


yakında işletilmeye başlanan Karagandı ocaklarında, onun yanın- 
daki Yukarı Sokur (1930 da keşfedilmiş) ve Çoru bay -Nura 
(1932 de keşfedilmiş) 50 milyar ton kömür rezervi meydana çıka- 
rılmıştır. Karagandiya (Kızılcar'dan ) demiryolu getirildi, burada 
demiryolu getirildi, burada şimdi ahalisi 200.000i geçen bir amele 
şehri vücuda geldi; 1940 ta burada 6.300.000 ton kömür istihsal 
edildi. Buranın kömürü Sibiryanın Kuzbas (Kuznetsk) ocakları 
kömüründen 4, Donbas (Don ocakları) kömüründen 9 defa kuvvetli 
koktur. Bu kömür şimdi kendisinin güneyinde teessüs eden 
Balkhas bakır madenlerine 507 km., batısında Cizkazgan bakır ve 
demir ocaklarına 450 km., Başkurdilindeki demirocaklarına (Mag- 
nitogorsk, Edilbaşı—Beloretsk) 806 km. (Akmola-Kartalı hattı) yeni 
inşa olunan demiryolları ile bağlanmış ve oralara sevkolunmaktadır. 

Petrol Türkmenistanda Neftadg ve Çekişler kuyularında, 
Ferganede Narın havzasında Çimyanda, Endican yanında Ayım 
Kışlakta istihsal ediliyor. Buralarda istihsal 1913 te senede ancak 
13.000 tona balig oluyordu, 1937 de ise burada 302.000 ton pet- 
rol çıkarılmıştır. Kazakilinde önce Emba (Cim) munsabında Dos- 
sor da istihsal edilrdi, fazla zengin değildi, nakli de güçtü. 1935 
ten başlayıp Cim ve Sakız boyunda Koşçagıl, Makat, Kutsara, 
ve Çubar Kuduk nam yerler de zengin petrol kuyuları keşf- 
edilerek işletilmeye başlandı. Burada bir milyar ton petrol rezervi 
tesbit edilmiştir. Buraları Taşkent hattına (Kandagaç mevkiinde) 
demiryolla (550 km.), oradan da orsk (256 km.) üzerinden Baş- 
kurdili sanayi merkezlerine bağlanmış oldu. Ayni yolu takiben 
şimdi petrol buruları da buralarını Taşkent Hattıyla bağladı. 
Şimdi sende 5 milyon ton istihsal edildiği yazılıyor. Türkilinde 
petrolün çok zengin ocaklarından biride Başkurdilinde İşimbayda 
keşfedilmişti, ki Taymaz, Termenyılga, Buguruslan, keza 1940 ta 
keşfolunan Karlı (İsimbaydan 50 km.) ile beraber “İkinci Baku, 
denilmektedir. Bugün yine demiryolu ve borularla sanayi bölge- 
lerine bağlamış olan bu kuyulardan 1939 da 1 milyon petrol çıkarıl- 
dığı, 1940 ta ise 4,6 milyon ton istihsal ve sevkedileceği yazıldı. Umu- 
miyetle Kazakili ve Başkurdilinde bugüne kadar keşfolunan petrol 


he 


rezervi tekmil Rusyadaki petrol rezervi mevcudunun "/, 30 unu 
teşkil etmektedir. Halbuki Khorezm mintakası daha çok zengin 
petrol yatakları vereceğini vadetmektedir. 

Türkili maden istihsali bakımından da büyük bir istikbale 
maliktir. Önce Araplar şimdiki İle havzasında Talka geçidi etra- 
fında demir istihsaline dair rivayetler nakletmişlerdir. Şimdi 
buralarda Kobın dağının güney yamaçlarında çok zengin demir 
maden yatakları bulunmuştur (9). Yine tarihte “eski Kalmukluk, 
zamanında, yani islamiyetten önce demir ve bakır maedn ocak- 
ları olduğu söylenen Ulu Tav sahasında, Cizkazga'n yakın Nayza 
Taş mevkiinde en âlâ mangan demiri yatakları keşfedilmiştir. 
Demirin en zengin sahası Güney Uralda Başkurdilinde bulunuyor. 
Daha 11.nci asırda arap müellifi İdirsi, Şvik ( Yayık) nehri 
üzerinde, Arcika (İrendik ) dağlarındaki demir ve bakır maden- 
lerinden, buradaki Başkurtların Nemcan (yahut Mencan) isminde 
bir sanayi merkezi bulunduğundan, burasında istihsal edilen de- 
mir ve bakırın Khorezm ve Taşkent (Şaş) taraflarına ihrac olun- 
duğundan bahsetmiştir. İşte buralarında şimdi Uralın maruf Baymak 
(bakır ve altın), Magnitogorsk (demir ve çelik) Edilbaşı (Beloretsk) 
gün geçtikce açılan geniş milli servet sahalarını teşkil etmekte- 
dirler. ; 

Bakır madeni istihsali itibariyle Kazakili tekmil Rusya is- 
tihsalinin “4 64 ünü vermektedir. Esas bakır istihsal merkezleri 
Balkhaş Gölünün kuzay-batı kıyısında Bertiş ve Kavunrad mahal- 
leri, Kazakilinin belkemiği demek olan “Arka, sırtları ortasında 
Cizkazgan mevkileridir. Beriş'te şimdi “Balkhaş,, ismiyle 45.000 
ahaliye malik bir sanayi şehri vücuda geldi. Burada senevi 
100.000 ton bakır çıkaracak fabrika kuruldu, Kavunradda 100.000 
kw kuvvetinde  eliktirik istasyonu yapıldı. Cezkazgan mevkii 
daha 1908 de işletilmeğe başlamıştı, 1936 da yeni baştan ve pek 
geniş mikyasta bir “bakır kombinatı, şeklinde işletilmeğe baş- 
landı, ki burada senevi 200.000 ton bakır işletilecektir. Bu fab- 
rikaların ve yanında kurulan şehirin işletilmelerinin 1941 de ta- 
mamlanağını yazıdılar. Şimdi buraya ve 80 km. garbindeki Karsak- 
bay ocaklarına demiryolu getirilerek burası Karagandı kömürü ile 
bağlandıktan sonra istihsal birden yükseldi. Karsakbayın güney- 
batısında Bay-kongur'da kömür madenleri de bulunmuştur, bun- 
lar da şimdi işletilmeğe başlamıştır. Cizkazganda yalınız 1939 da 
iki buçuk milyon ton bakır istihsal edildi. Cizkazgan 2-3 sene 
zarfında 15.000 nufuslu modern bir sanayi merkezi şeklini aldı. 
Burada işletilmeğe başlanan altı ocak biri birlerine demiryollarıyla 
bağlanmak üzeredir. Umumiyetle orta Irtış nehiri ile Mogacar dağları 


e ei ki 


cl 


# 


Miri ği me rk YA A 


3g 


arası demek olan bu “Arka,, bilhassa Ulu Tav sahası, ceman 
/, milyon km?. yer, Türkilinin Uraldan sonra madeni en zengin 
olanını teşkil etmektedir. Orta-ve Batı Kazakili ve güney Baş- 
kürdilinin kömür, petrol, demir, bakır maden istihsali merkezleri 
Karagandı - Cezkazgan, Karagsndı - Magnitogorsk, Magnitogorsk- 
Edilbaşı, Emba - Kandagaç - Orsk - Baymak - Magnitogorsk 
demiryolu hatları ile bağlandıktan sonra tek bir sanayi sahası 
sıfatiyle birbirine sımsıkı bağlanmış bulunmaktadır. 

Altayın Kazakiline dahil bulunan kısımnda Ülba nehri üze- 
rinde önce ingliz Ridder şirketi tarafından işletilmeğe başlanan 
kurşun, kalay, bakır fabrika toplulukları ( kombinat ) vardır. 
Tekmil Rusya kurşun ve kalay rezervinin "', 50 si burada bulu- 
nuyor. Ridder fabrikaları 1935 te 10.009 ton kurşun vermişti. 
1937 de 40.000 ton verdi. 1942 de ise tam 100.000 ton kurşun 
istihsal edildi. Burada Ülba Tamagında ( Ustkamengorsk da ) 
Irtiş üzerinde eliktrik santralı fabrikaları yapıldı ve halada yapıl 
maktadır. Bu fabrikalar tekmil güney Altay ve orta Irtış saha- 
sının eliktrik ihtiyacını temin edebilecektir. Bir de güney Kaza- 
kilinde Karatav'da Açısay ve Kan tavı nam yerlerde çıkarılan 
kalay ve kurşunların. işletilmesi için Çimkentte 1930 da büyük 
kalay fabrikaları vücuda getirildi. Bu fabrikalarda 1933 te 60.000 
ton kalay istihsal edildi, sonraki senelerde, bilhassa harb başla- 
dıktan sonra istihsalin bir kaç defa arttırıldığını sovyet gazete- 
leri yazdılar. 

Sanayiin inkişafı neticesi olarak Türkilinde demiryolu şebe- 
keleri de çoğalmaktadır. İlk cihan harbinden önce Türkistan de- 
miryolları ancak 4453 km. tülünde idi. 1931 de buna 2558 km. 
tülünde “Türkistan - Sibirya,, (Turksib) hattı katıldı. Sonra Batı 
Kazakilinde ve Arkada vücuda getirilen yeni hatlarla demiryolu 
11.000 km. yı geçti. 

Sudan ve kömürden elektrik istihsalı da pek ilerledi. Zikri 
geçen Karagandı ve Irtış büyük elektrik santralları ile muvazi 
olarak Taşkent civarın da “Çırçık Elektrik Fabrikaları,, yapıldı. Bu 
fabrikalar, orada kömür sahaları da keşfedildiğinden, şimdi bütün 
bu vilâyetin elektrik ihtiyacını temin edecek derecede tevsi edil- 
mektedir. Bundan maada Sovyet matbuatı Tiyanşan ve Pamir 
dağlarından inen büyük nehirler üzerinde yapılacak elektrik mer- 
kezlerinden bahsediyorlar, ki bazıları haliinşada olan bu müesse- 
selere ait verilen malümat daha ziyade istikbale aittir. , 

Türkilinin, bilhassa güney bölgelerinde hayat, daha ziyade 
ziraatın inkişafı maksadile yapılmakta olan geniş, irva ve iska 
tesisatı etrafında temerküz etmektedir. Bu itibarla son senelerde 


so 


tekmil milleti seferber ederek inşa edilen ve kısmen hala inşa 
halinde bulunan büyük magestral kanallar (“Büyük Fergane Ka- 
nalı,, , “Büyük Çu Kanalı, , “Büyük Vakhş Kanalı,, — Vaklışstroy—, 
şimdi inşa edilmekte olan muazzam “Hisar Kanalı,,, Mirza Çölünde, 
orta Sırderyada ve aşağı Amuderyada yapılan ve yapılmakta olan 
kanallar) ve su mahzenleri (Katte Korgan ve Türkmenilinde Tican 
büyük su mahzenleri, bendler) zikredilmek icabeder. 

Batı Türkilinin, muazzam dağ ve yaylaları, yaylakları bu 
ülkeyi birgün tekmil Ortaasyanın istirahat yerleri sahasına ve 
dağ sporu sahalarına çevirecektir. Bugün bilhassa Taşkentin 
kuzey-doğusunda Çatkal ve Mugal dağları yamaçlarında, Ferga- 
nenin kuzayında Kugart tarafında, Orta Tianşanda Çu havzasın- 
daki “arasan,, yani maden sularında vücuda getirilen yahut geti- 
rilmekte olan kur yerleri zikre değer. Bunlardan Almatının gü 
neyinde Terskey İle-tav'ın bâkir çam ormanlıkları ile kapalı 
yüksek yaylaklarında (1900 m. de) vaki “Alma-Arasan,, yerleri çok 
medhediliyor, ki buraya zikri geçen Balkhaş, Altay (Ridder), 
Çimkent ve Ural maden fabrikalarının amelelerini istirahat için 
gönderilmektedirler (9). 

Doğu Türkili ne gelince orasının ikiisadi hayatına ait ma- 
lümatımız eksiktir. Maamafih Fuad Kazak bu malümatı dikkate 
değer bir itina ile toplamıştır. (©). 1929 senesine ait malümata 
göre ziraat sahası Kaşgariya bölgesinde 600.000, İle havzasında 
155.000, Cungaryada 195.000, Tarbagatayda 26.000 hektar olmak 
üzere ceman 336.090 hektar tutuyor; bundan 26.000 i pamuk 
sahasıdır. Hayvanata gelince bu 1932 de 12.460.000 baş sayılmış, 
ki nufus başına 3 hayvan geliyor demektir. Ziraat için elverişli 
sahaların çok genişliği, iska imkanlarının büyüklüğü, hayvan 
beslemek için elverişli yaylaların, bozkırların vus'ati karşısında 
mevcut ziraat sahası ve hayvan sayısı elbette çok eksiktir. Yol- 
lar olmadığından dolayı ziraat, bilhassa pamuk ziraati fazla inki- 
şaf ettirilemiyor. Mrdenlere: gelince Doğu Türkili bilhassa zengin 
altın madenleri ile pek maruftur. fakat bunların istihsali pek 
iptidaidir. Çin tarihlerince de çok eskiden maruf olan altın ma- 
denleri Kuenlun dağlarında, bilhassa her iki Kaş nehri üzerinde 
ve onların baş taraflarında bulunmaktadır. Kömür İle havzasında 
çoktur. Golcanın şimalinde bir çok km” tutan kömür sahasında 
bir kaç milyar ton kömür rezervi tesbit edilmiştir. Mamafih bu- 
nun da istihsali pek zaiftır (1928 de burada ancak 180.000 ton 
kömür istihsal edilmiştir). 1929 da bir de Tianşanın kuzayında 
Ulungur Suv'da geniş kömür sahası keşfedildi isede, istihsal edil- 
miyor. Cungaryadaki kömür sahalarından bilhassa Urumçının 25 


km. güney - batısında Bogdoola dağlarındaki antarasit kömür 
ocakları maruftur, ki işletilmesi yine iptidaidir. Diğer maden- 
lerden bakır Kaşgerin batısında Kencegân (eski Kencek'ler ) 
mevkiinde, Aksuda ve Kürlede, Yarkendderya başlarında Kuse- 
rab'da ve Çerçin deryada, Bay yanında Cunga'da, Urumçının 
güney doğusunda Bogdo nehri üzerinde bulunmaktadır. Tarihlerde, 
Doğu Türkilinde, bilhassa Kaşgarın garbinde Markan Suv üze- 
rinde bulunan Markhan ( Mahmud Kaşgaride Barkhan ) bakır ma- 
den ocakları, Aksu demek olan Bakhvan (Barman)da ve Sütköl ya- 
nındaki eski Pulat'ta demir ve çelik imalatı meşhurdur. (**) Pulat bir 
industri şehri idi. Çingiz oğulları bu şehirdeki silah imalathane- 
lerine Avrupa seferlerinde esir ettikleri Alman ve Macar usta- 
larını getirerek çalıştırmışlardı. Şimdi ise Aksu civarında bu 
maden ocaklarında ehemmiyetli istihsal yoktur. Garbi Cungaryada 
Temirtav ve Ebinor'un küzey - doğusunda Kaptagayda mangan 
demir madenleri vardır, ki pek az miktarda istihsalat yapılmak- 
tadır. Doğu Türkilinde petrol sahaları da keşfedilmiştir. Bunlardan 
Orumçının 35 km. güney “batısında, Şikho'da, Kaşgerin batısında 
Mingyol'da, Bay yanında, Aksuda Kızılın güneyinde prtrol yatak- 
ları keşfedilmiş ise de işletilmemektedirler. 


ÜLKENİN TARİHİNDEN 


Türklerin vatanı Ortatiyanşanda Isıkart (bugünkü Işıgart) dağ- 
ları ve Işık Göl tarafları olduğuna dair eski Türk rivayetleri Çin- 
lilere daha miladi 5 nci asırda malümdu ('“). Bu rivayetler tarihten 
önceki devirlere aittir. Miladdan önce 7 nci asırda, burada Türk- 
lerin cetleri tarafından kurulan bir büyük devlet hakkında komşu 
kavimlerin haberleri görülmeğe başlıyor. Çinliler miladdad önce 
1122 senesinde Çinde teessüs eden Çu sülalesine mensup bir pren- 
sin M. ö. 7 nci asırda Türkistana seyahatı dolayisile bu sülalenin 
Türkistandan gelmiş olduğunu kaydetmişlerdir (9). Kadim İran 
rivayetleri Türkilinin merkezi olan Orta Tianşanda, Isık Gölün 
garbinde Çu nehri başlarında bulunan Koçkarbaşı (Koçunkar başı) 
şehrini merkez ve üs ittihaz edinen bir türk devletinden, onun 
fatih padişahı Afrasyabtan bahseder. Türkçe ismi Tunga Alıp 
olan bu hükümdarın M. ö. 7nci asrın ilk rubunda yaşıyan Saka (Şu) 
hükümdarı olduğu anlaşılıyor (). Miladdan önce 6.ncı asırda ya- 
şamış olan yunanlı Aristeas mükemmel bir devlet teşkilatına malik 
olan Argımpey (Argımpey) lerden, onların ticaret yollarında em- 
niyeti temin ettiklerinden, dillere vakıf olup muhtelif milletler ara- 
sındaki davaları hallettiklerinden bahseder (!*); bunların da Göktürk- 
lerin Orta Tianşan sahasındâki ecdadından ibaret olduğu anlaşı- 


lıyor (9). M. 6. 6.ncı asırda İranlılar (Kiruş ve Dariyus), 4.ncü 
asırda Yunanlılar (İskender ve Selevkliler) Türkilini kısmen istila. 
etmişlerdiyse de M. 6. ikinci asırda Türklerin cetleri olan kavim- 
ler, bilhassa Saka (Şu) lar ve Hunlar kuvvetlenerek Aryani unsurunu 
bu ülkeden tazyik etmeğe başladılar; neticede Yunanlıların iki 
asır kadar bir zaman yaşattıkları Greko-Batriya Devleti ortadan 
kalktı (M. 6. 126). Hunlar ve Göktürkler cihanşumul devletler 
kurdular. Milâdi 8-10. ncı asırlarda Türkili bir daha Önasya ka- 
vimlerinin istilasına uğradı. Arapların ve onlarla gelen İranlıların bu 
ülkenin Maverünnehir kısmına sahip olmâları, oralarına pek çok 
İranlı unsurunun gelerek yerleşmesine sebep oldu ; bunlarda oradaki 
eski medeni türk unsurunun bir kısmını, İranın başka kolundan gelen 
Sogalıları ve Tokharları yuttular. Fakat Türkler islam dinini kabul 
ederek Önasya medeniyetini benimsemeye başladılar. Bu sayede 
Türkler tek bir din ve kültür tesirinde yeni bir siyasi ve medeni 
birleşme yoluna girdiler. Neticede Arap Ülkelerine de hulul etmeğe 
başladılar. Nihayet 999 da müslüman türk hanedanı olan Karak- 
hanlılar Maverananehir arap ümerası ve vasalları hakimiyetine 
nihayet verdiler. Bunlar, Müslüman Oğuzlar (Selçuklular) ve Bulgarlar 
Türkilinin batı kısımlarında yaşıyan Türk kavimlerini tek bir din, 
islamiyet altında yeknesak fikir tarzına alıştırdılar. 12. nci asırda 
gayrimüslim Türk ve Moğol kavimleri Karakhıtayların idaresinde 
Türkilini kendi idareleri altına aldılar, nihayet 13.ncü asırda büyük 
Çingiz devleti kuruldu. Fakat bunlar da az sonra müslüman ol- 
dular. Çingiz ve oğulları önce istiklâl davasında olan bütün büyük 
kabileleri dağıtarak, diğer uruklara karıştırdılar. Bunun neticesinde 
Türkili Türkleri dil itibarile yeknasak bir şekil aldı('"s ). Nihayet 
Timür ve oğulları devrinde (1370-1500) Türk devletinin azamet ve 
şevketi en yüksek zirvesine ulaştı milli kültür birliği de bu devir- 
de tam olarak gelişti ve gerçekleşti. 

Türk medeniyeti'nin bariz hususiyetlerinden biri onun 
doğudan Çin, batıdan Önasya ve güneyden Hind medeniyetlerini 
birleştiren terkipçi mahiyetidir. Bu hususiyet7en' bariz bir şekilde 
Temür ve oğulları devrinde mimaride, çinicilikte ve minyatürcu- 
lukta görülmüştür. Temür ve oğullarının? saray merasimi, kıyafet 
ve elbiseleri, kadınların hayatı tamamile Uzakdoğu tesirini gös- 
terir; halbuki bunların en büyük abideleri bir Önasya dini için 
yapılan camiler, medreseler, türbeler idi. Türkilinde inkişaf eden 
medeniyetin diğer büyük hususiyeti devletçiliğin ve askerlik ru- 
hunun pek bariz olarak görülmesidir. Çingiz nesli memleketi 
19. nci” asrın ikinci yarısına kadar tam yedi asır idare ettiler. Hal- 
buki Göktürklerin Şato kolundan gelen bu sülalenin mebdei, 


üz 


9-12. nci asırlarda Türkistanı idare eden Karahanlıların mebdei gibi, 
miladi 550 de Göktürk devletinin kurulmasından geliyor (9). Bu 
sülalb ( yani Göktürkler ) de mebdeini M. 6. 7.nci asırdan alıyor. 
Yani Türkilini idare eden esas hükümdarlar sülalesi zamanımız- 
dan önce 2500 seneye çıkıyor. Bunlar kendilerini efsanevi “Açina, 
(Bozkurt) tan, demirci “Tarhan,, dan getirmişler, bazan bütün ya- 
bancı milletlere dehşet veren “hakan,, Türk aşiretleri içinde bir 
müstebid “imparator, değil kuvvetini uruğlar arası ihtilafları yatıştır- 
maktan alan âdil “hakem,. olarak görünür, devlet “işlerini üç naibi 
ve dört kabile beyi elile idare eder (©). Memleketin idaresi sülale 
azaları arasında “inçu,, denilen feodal sistemine tâbi olduğundan 
tekmil memlekette âli hakimiyet sülalenin o veya bu aşiret üze- 
rinde hakim şubelerinin. eline geçmiş ve bu da tarihimize müte- 
madiyen sülale değişmesi manzarasını vermiştir. Türkili tarihi as- 
keri bir millet olan Türklerin fütuhat safhalarını arzettiği gibi onda 
medeniyetin muhtelif sahasında, meselâ san'at sahasında, büyük 
gelişmeler de görülmüştür. Çingiz oğulları ve Temürlüler zama- 
nından kalan san'at eserleri, Türkilinin bilhassa güney taraflarında, 
Semerkand, Buhara, Horezm (Kühne Ürgenç), Keş, Balh, ve Ho- 
rasanda Herat ve Meşhed şehirlerinde, iyi muhafaza edilmiştir. 
Bunlar umumiyetle türk tarihinin altın devri canlandıran abide- 
lerdir. Bununla beraber ülkenin kuzay ve orta bölgelerinde de 
mühim islam-türk abideleri kalmıştır (Saray, Bulgar Almalık ve 
Balasagun - Suyab - Burana). Türk medeniyetinin Uzakdoğu mede- 
niyetine daha sıkı bağlı olan şekli Doğu Türkistanda Uygurların 
ülkesinde yaşadı. Bu devrin abideleri Karakhoca (eski Koçu), 
Turfan, Küça, Kızıl, Khuten, Lobnor (Lulan) taraflarında muhafaza 
edilmiştir. Uygurlara mensup yazı, Çingiz oğulları ve Temürlüler 
zamanında, 1500 senesine kadar kullanıldı, Doğu Türkistandaki 
Çagatay hanları ise bu yazıyı 17.nci asra kadar kullandılar. Bu- 
ranın hükümdarlarından Mehmed Emin Han (1691-1617) zamanın- 
daki Çingiz yasası ve uygur yazısı muteber olmuştur. Her halde 
bu yazı Türkün azamet ve şevketinin sönmesi ile beraber ehem- 
miyetini kaybetmiştir. Uygur yazısile türkçe edebiyatın inkişaf 
ettiği asırlarda Uzakdoğu - Uygur medeniyetinin İran medeniyeti 
ile tesalübü neticesi olarak minyatürcülük, bilhassa Temürlüler 
devrinde kemal derecesine erişmiştir. Temürlülerden Baysungur 
Mirza'nın idaresi altında Halil Mirza Baysunguri tarafından vü- 
cuda getirilen şaheserler Tahranda Gülüstan Müzesinde bulunan 
Şahname nüshasına, Hüseyin Baykara zamanında Kasim Ali ve 
uygur Mahmud Müzehhib tarafından vücuda getirilen eserlerde 
Oxford'da Bodleyan ve Pariste Bibliothegue Nationale kütüphane- 


e e e ii e A ii id ve 


> 


lerinde bulunan Alişir Nevayinin eserlerini süslemektedir (4). Türk 
san'atı “tam, , yani tuğladan, kerbiçten yapılmış binalar içinde olduğu 
gibi “ev,,, yani göçer ev içinde dahi ayni kudretle inkişaf etmiştir. 
Bunlardan bilhassa Mengü Kaana Mahmud Yalavaç tarafında tak- 
dim olunan, “Yaşıl İpek Ev,, Mengü Kaan tarafından biraderi 
Hulagu için yaptırılan “Binçivili ipek ev,, , Temürün ve zevcesi 
Saraymelik Hanımın “Kırmız iskarlat evleri, ve bunların iç techi- 
zatı zamanında cihanın en büyük san'at eserleri sıfatile o zaman- 
ki medeniyet âlemi mensuplarını hayranlıkta bırakmıştır (©). Umu- 
miyetle “ev., lerin inkişaf tarihi türk medeniyeti tarihinin mühim 
safhalarından birini arzeder. ç 

Türk medeniyetinin ve siyasi şevketinin sukutu bilhassa ha- 
rici amillerle izahedilmektedir. 15. nci asrın sonlarına doğru Bal: 
tık sahillerinde inkişaf etmiş olan Avrupa, bilhassa Alman tica- 
reti Novgorod vasıtasile Rusları iktisaden kuvvetlendirmeğe baş- 
ladı; bu hadise de Çingiz oğullarının en garbi kolu olan Altın 
Orda hanlarının zaiflaması demekti. Bütün bu hanlar daha 15.nci 
asrın son yarısında sanayı mahsulatı bilhassa demir hususunda 
Ruslara muhtaç kaldılar. Bu devlelin dayandığı Türk urukları 
1453 te Bizans Memleketine tam olarak varis olan Osmanlı sul- 
tanlarının Orta Avrupadaki seferlerine iştirak etmek için Kırım 
hanları idaresinde toplanmaya başladılar. 16. ncı asrın sonunda 
bu hareket tam olarak gelişti. Diğer taraftan ayni hakim uruk- 
ların diğer kısımları, Altın Orda ordularının “sol kol,, unu teşkil 
eden uruklar, diğer tabirle Özbekler Altın Orda hanlarının Sıban 
oğulları idaresinde Maverünnehre doğru yürüdüler. Aşağı ve 
Orta Edil havzasının büyük türk kütleleri tarrafından boşaltıl- 
masında bir taraftan Kırım hanlarının ve Osmanlıların Balkan ve 
orta Avrupa seferlerinin cazip kuvveti, diğer taraftan Temürlü- 
ler zamanında Maveraünnehrin zenginleşmesi o kadar mühim 
âmil olmuştur, ki Nogay aşiretleri, 16 nci asırda olduğu gibi, 
daha 18 nci asırda bile kah “Kırım, kah “Buhara, tarafına geç- 
mekle en büyük siyasâ harketleri yapmakta olduklarını zannet- 
mişlerdir (9) şöylece Altın Orda devletinin belkemiği demek olan 
Edil ve yayık havzaları ahaliden boşanmış, bundari da o aralık 
gittikçe kuvvetlenen Ruslar istifade etmişlerdir. Bunlar 1552 de 
Kazanı, 1554 te Astarhanı, 1585 te Batı Sibiryada Tura Şıbanlı 
hanlarının şehirlerini birer birer işgal ettiler. Her tarafta Rus 
Kozakları, sonra da Rus mujikleri yerleşti. Bugün Türkilinin göz- 
önümüzde cereyan etmekte olan inkişafında umumi iktisadi müna- 
sebetlerin gelişmesinin ne kadar müessir olduğunu görüyorsak, 
o ülkenin tarihinde de başlıca amil olmak sıfatiyle ayni kiymet 


ve ehemmiyeti haiz olmuştur. Bugün Türkilinin istikbali Asyada 
demir ve hava yollarının inkişafına ve bu ülkenin bu hatların 
kavuşak yeri şeklini almasına bağlıdır. 1880-98 senelerinde Ha- 
zarötesi demiryolunun Kızılsudan Taşkende gelmesi, 1900-1905: te 
Orenburg - Taşkent hattının, 1931 de Türkistan -Sibirya hattının 
açılması bu ülkenin tarinini yeni bir istikamete çevirmişti. 1938 de 
Türkistan hududundaki İran şehri olan Astarabadı Tahran üze- 
rinden Basra körfezine bağlıyan Transiran demiryolu hattı açıldı. 
Bu yolun Türkistan sınırındaki nihai noktası olan Benderşahın 
Türkmenilinde Hazarötesi demiryolu istasyonu olan Balaişim ile 
birleşmesine ancak 280 kilom. kalmıştı. Şimdi bu 1943 senesi 8 
temmuz gazetelerinde İran hattı ile Türkistan hattı arasındaki bu 
açıklığın ortadan kaldırılıp iki hattın birleştirildiği, Türksib 
(Türkistan-Sibirya ) hattının şimdi harp dolayısile Urumçı üzerin- 


den kuzay-batı Çin içerilerine doğru uzatılmakta olan kolunun da ta- 


mamlanmakta olduğu, Basra körfezinden Tahran-Astarabad-Taşkend- 
Urumçı üzerinden Doğuya uzanan bu hattın 6800 kilometre tülunda 
yeni bir “transasya hattı, şeklinde yakında açılacağı yazıldı. Bunun 
gibi Türkistan demir yollarına Afganistan sınırında Kuşk'taki 
nihai noktasını Hindistan demiryollarının Kandahar karşısındaki 
nihai noktası olan Nevçemen istasyonundan ayıran 600 kilomet- 
relik mesafede Herat üzerinde yapılacak bir yol ile, şimdiki harp 
zaruratı icabı, yakında inşa edileceği, şöylece Türkistan ile Hin- 
distanın demiryolu ile bağlanacağı yazıldı. Bu demiryolları saye- 
sinde Doğu Türkili emtiası Taşkent - Tahran üzerinden Basra 
körfezine, yahut yakında işlenecek olan Tahran - Tebriz - Van- 
Diyarıbakır yoluyla İskenderun Körfezine, Sibirya emtiası da Hin- 
distana taşınacakdır. Halbuki Türkistan bugün bilhassa harp 
dolayısiyle geniş hava hatları şebekesinin merkezi oldu. Bugün 
harp âleti olan uçan kaleler bir gün uçan tirenlere dönecek, 
Merv - Buhara - Kaşgar batıdan doğuya, Kabil - Taşkent - Balhaş- 
Semipalat güneyden kuzaya uçan asri hava ticaret karyanlarının. is- 
tasyonları olacaklardır. Türkili tarihindeki gerileme devirleri de 
işte Türkili üzerinden geçen bu gibi cihan ticaret yollarında 
hasıl olan sarsıntılar neticesinde başlanmıştır. 16. ncı asırdan önce 
Türkili medeniyeti buradan geçen Önasya - Uzak doğu kervan 
ticareti yolları üzerinde teessüs etmişti. 16-17, nci asırlarda Avru- 
panın Asya deniz ticaret! yolarına el koyması, Asya kara ticaret 
yollarının kavuşak noktası olan Türkilinde hemen tesirin gös- 
terdi. Bu yollar üzerinde inkişaf eden şehirler ve ticaret mer- 
kezleri dağıldı. Şimalde Rus yavaşca tekmil Sibirya ticaretini ele 
aldı. Türkiline güney tarafından komşu olan ülkeler gittikçe 


İngiliz iktisadi ve siyasi nufuzu altına girmeye başladı. 1764 te 
İngilizler Afganistan sınırlarına “Kadar ilerledi. Şimalden Ruslar 
Omsk (1716), Semipalat (1718) kalelerini bina etmişlerdi. Garpte 
ise tekmil doğu Başkurdilini işgal ederek 1730-35 te yayık hav- 
zasında kaleler inşa ettiler, 1730-32 de Kiçiyüz ve Uluyüz Kazak 
hanlarını itaatları altına aldılar. Türklerin dahilen gevşemesine 
nihayet 19. ncı asırda tam olarak Rus eline girmesine iki hadise 
de sebep oldu: bir taraftan Kalmuklar tekmil Kazakilini kasıp 
kavrmuştu. Diğer taraftan türkmen Nadirşah Buhara ve Horezmi 
işgal edip elleri ve memleketi ellerinde toplayıp gelebilen Çingiz 
oğullarını bertaraf ederek mahalli uruk beğlerinin hakimiyetini 
yerleştirdi. Bu yüzden memleket gittikçe ufak parçalara bölündü. 
Derken Çinliler 1750 de Doğu Türkistanı ve Batı Moğpolistanı 
işgal ettiler. 19 nci asrın ikinci rubunda (1839) İngilizler Afga- 
nistanı, Kabili ve Kandaharı işgal etmişlerdi, az sonra (1841 de) 
onlar orada bir muvaffakiyetsizliğe uğrayıp geri Hindistana çeki- 
lince Batı ve Doğu Türkistan Rus ile Çin istilasına uğraması 
kaçınılmaz bir hal oldu. 1845 te Ruslar Emba Balkhas - Yedisu 
hattına kadar, 1863 te ise Aral-Çu hattına kadar ilerlediler. 
1865-85 arasında tekmil Maveraünnehrin ve Türkmenilinin işgalini 
tamamladılar. Ayni zaman Çinliler de bir aralık ellerinden çıkmış 
olan Dağu Türkistanı ve Cungeryayı tam olarak işgal ettiler. 
İşgal edilen yerlerde Ruslar bidayete bir nevi otonom idare 
bırakıyorlar, bir kaç sene sonra onu lagvediyorlardı. 1864 e ka- 
dar Başkurdilinde mahalli beğler (kantonlar ve tarhanlar ) idaresi, 
Kazakilinde de 1869 a kadar Çingiz oğlu sultanların ayrı kabi 
leler ve mintakalar üzerinde hakimiyeti yaşamasına müsade etti- 
ler. Maveraünnehir kamilen işgal edilince bunlara artık lüzum 
kalmadığını görerek doğrudan doğru Rus vali ve mutasarrifleri 
idaresini yerleştirdiler. Maamafih Rus ve Çin idareleri kolayca 


.tekarrüü etmedi. Türkler istila ile barışamadılar. 17-18. nci asır- 


larda Başkurdilinde Şıbanlı Köçüm Han'ın oğulları ve ayrı beyler 
idaresinde isyanlar devam etti. 19. ncı asırda Kazakilinde yine 
Çingiz oğulları (Kine Sarı, Kaybalı ) ve bazı “batır, ların ( Can- 
hoca, İsetay ve İset) idaresinde kıyamlar ağır kanlı mücadeleler 
devam etti. 1892 de Feraganede büyük bir kıyam hareketi oldu 
(Min Tübe İşan hareketi). Doğu Türkistanda da Kaşgar Khoca- 
larının ve Ya'kub Bek'in (1864-78) hareketleri oldu. 1916 sene- 
sinde ilk Cihan Harbi sırasında Batı Türkistanda “Merdikar 


İsyanı,, oldu. 


e in 


— ci Dm in irili Tan sk MN A. 
T N 


— 4 — 


e 


SON YILLARDAKİ SİYASİ HAREKETLER 


Türkler Rus idaresinde Avrupanın siyasi fikirlerini ve siyasi 
maksatların gerçekleştirilmesi yolundaki muasır usulları benimse- 
diler, gazeteler, matbuat vasıtasiyle milleti tenvir ve milli gaye 
uğurunda kalemle mücadele etmek usullarını öğrendiler. 1904-5 te 
Rus-Japon harbinde Rusların yedikleri ilk darbe Türklerin gözünü 
açtı. Bu harbi taakub eden inkilapta Kadı Abdürreşid İbrahim, 
Aliasker Sırtlanov, sultanlardan Selim Gerey Cantürin müslüman 
ülkeleri için siyasi otonomi fikrini ileri sürdüler. 1917 senesi in- 
kılâbında bu fikir Moskovada (Mayıs 1-11) de toplanan “Umum 
Rusya İslâmları Kongresi,, tarafından kabul edildi. O zaman tek- 
mil Türk uruklarının müttehid bir devlet kurmaları meselesini 
ortaya atmak Rusya ahval ve şerayitine göre imkânsızdı, Rusyanın 
federatif bir Cumhuriyet olması, onun ayrı mıntakalarına da 
oralarda yaşıyan Türk zümrelerinin isimleriyle ayrı milli cumhu- 
riyetler şeklinin verilmesi kararlaştırıldı. Bu satırların müellifi 
ayni kongrede (6 mayısta) verdiği konferansta umum Rusya müs- 
lüman - Türklerinin bir taraftan Türkistan merkez olmak üzere 
“ Ortatürkler,, , diğer taraftan Azerbeycan merkez olmak üzere 
“Cenup Türkleri,, sıfatiyle birleşmelerinin tarihi ve etnografi 
esaslarını izah etmiş, Rusya dahilinde akalliyette kalan Türk züm- 
relerinin türk nufusu ahalinin “/, 64-96 sını teşkil eden bu iki 
merkezine doğru hicret etmeleri lüzumunu ileri sürmüştür (9). Bu 
maksada nail olmak için ilk basamak sıfatiyle çar zamanında 
teşekkül eden “vilâyet,, lerin sınırları türk-islam kalabalığına göre 
değiştirilerek mahalli cumhuriyetler teşkiline başlandı. 17 Sonteşrin 
1917 de sabık Orenburg ve Ufa vilâyetlerinin türk ekseriyeti olan 
kısımları birleştirilerek “Muhtar Başkudüstan Cumhuriyeti,,; 21 
Sonteşrinde sabık “Türkistan Valiiumumiliği,, vilâyetleri, “ Türkis- 
tan Cümhuriyeti ,,; 15 İlkkânunda saabik “ Sahra vilâyetleri,, “Muh- 
tar Kazakili - Alaşorda,, ilân olunarak milli hükümetler ve milli 
ordular teşkiline başlandı. 

Türkilinin bu üç parçasının üç cumhuriyet şekline sokulması 
sırf bir zaman ve vaziyet icabı hareketti. Üç cumhuriyet arasin- 
da tam bir işbirliği olmuş, aralarında hiç bir ihtilâflı mes'ele ol 
mamıştır. Zaten “Türkistan Cumhuriyeti,, nin reisi, hükümet azalarının 
çoğu Kazaklardandı. Bu hükümet az yaşadı 6-2-1918 de Bolşevik 
orduları taaruzuna dayanamadan dağıldı, cumhurreisi olan mühen- 
dis ve müverrih Tınışpayoğlu Mehmetcan Ağa ve dahiliye nazırı 
(yine Kazaklardan ) Urazayoğlu Abdurrahman Merkezi Semipalatın 
bir kısmı demek olan Alaşorda şehrinde Kazakili ( Alaşorda ) hü- 


kümetine, harbiye nazırı olan avukat Khocaoğlu Ubeydullah ve ar- 
kadaşları merkezi Orenburgda olan Başkurdili hükümetine gelerek 
orada çalıştılar. Kazakili ve Başkurdili hükümetleri Sovyetlerle 
muharebe hâlinde idi. Müttefikleri ayni zaman düşmanları olar 
demokrat Ruslar (Uçreditelnoye Sobranye hükümeti) ve beyaz 
rus generalları Dutov ve Kolçak Sovyetler tarafından mağlup 
edilince 1919 senesi şubatında Sovyetlerle sulh akdettiler. Muahe- 
deye göre Kazak ve Başkurdillerinin muhtariyeti Sovyetlerce tanın- 
mış ve ordularının mevcudu askeri cüzitamlar halinde kabul olun- 
muştu, Askeri teşkilâtı zaif olan Kazakili hükümeti ile akdolunan 
muahedeye pek az riayet edildi; Başkurdili hükümeti ve ordusu 
ise muhtariyetlerini 1920 senesi haziranına kadar muhafaza ede- 
bildiler. Ferganede Khohandde Türkistan milli hükümeti dağıtıldık- 
tan sonra oradaki milli kuvvetler dağa çıkmışlardı. “Basmacı,, 
hareketi ismini alan bu hareket gittikçe genişledi. Çar zamanında 
bile mevcudiyetlerini muhafaza etmiş olan iki hanlıktan Hiyva 
hanlığı 25.12.1919 da, Buhara Hanlığı da 2 Eylül 1920 de Sovyet- 
ler tarafından dağıtılınca Basmaçı hareketi daha genişledi. Baş- 
kurdili milli hükümeti de Sovyetlerin bu ülke ile Kazakili arasın- 
da Orenburg rus askeri imıntakası ve vilâyeti tesisiyle kendisini 
Kazakilinden tecrid ve ordusunu ufak cüzütamlara taksim ve ni- 
hayet dağıtma yoluna girdiğini ve içişlerine müdahalelerini göre- 
rek 29.6.1920 kendi kendisini dağıtıp mevkiini Sovyetlerle uyuşa- 
bilecek bir hükümete terketti, azaları ordu subaylarının bir kıs- 
miyle Kazakili içerilerine, Hiyvaya ve Buharaya çekilerek Basmaçı 
hareketine iltihak etti. 1921 sene sonkânunda Buharada inikad 
eden Özbek, Kazak, Türkmen ve Başkurd teşekküllerinin umumi, 
kongresi çağırılarak Ruslara karşı mücadelede bulunan tekmil 
Türkili kuvvetlerini idare eden bir Merkezi komite, bir “Türkis- 
tan Milli Birliği,, vücuda getirildi. 1921 sonteşrininde bu harekete 
Türkiyenin büyük siyasi simalarından Enver Paşada bir çok Tür- 
kiyeli zabitler ile birlikte iltihak etti. Fakat Sovyetler, 1922 de 
Avrupa Rusyasındaki iç ve dış düşmanlarının tazyıkından kurtu- 
lunca, Ortaasyaya külliyetli ordular sevkedebildiler. Enver Paşa 
4. ağustosta Belcivan yanındaki çarpışmada şehid düştü, Fergane- 
de harekatı idare eden Şir Muhammed Bek (Kürşirmet) 1923 ün 
başında bu vilâyeti terkederek Afganistana iltica etti. “ Türkistan 
Milli Birliği,, nin reisi (Zeki Velidi) ve arkadaşları bu sene 23 
martta Ashabad üzerinden İrana ve oradan da Afganistana geçti- 
ler. Doğu Buharada harekâtı Enver Paşanın maiyetinden Hacı 
Sami bir müddet idare etti. Nihayet haziran 3 te o da arkadaşları 
ve bir kısım askeriyle beraber Afganistana geçti. Bununla Bas- 


iğ 


maçı hareketi küçük zümrelerin mücadelesi safhasına girip, yavaş 
söndü. 

1917 senesi inkilâbının açtığı imkânlardan istifade ederek 
Türkilinde yaşatılan bu milli harekette milli fikir, muhtelif zümre- 
lerin bir araya gelerek akdettikleri şu yedi umumi toplantıda tam 
hürriyetle tebaruz ettirilmiştir : Birincisi 1918 temmuz 18-21 inde 
Semipalatta Alaşorda hükümeti nezdinde akdolunan toplantıdır, ki 
Ukranyada Almanların ve Kafkasyada Türkiye Türklerinin ilerle- 
mesi dolayısiyle kararlar ittihaz olunmuş ve bu kararlar başkurt- 
lardan şair Seyyidgerey Magaz tarafından manzum olarak tertip 
edilmiştir. Bu karar mucibince Kazakilinin batı intihası demek 
olan Bükeyordada milli ordu teşkili derpiş edilmiştir. İkinci 
toplantı mezkür sene ağustos nihayetinde Samarda ve eylül bida- 
yetinde Ufada Kazakili ve Başkurdili hükümet azaları arasında 
olmuş, buna Türkistan Hükümet reisi Tınışpayoğlu da iştirak 
etmiştir. Burada Kazakiii, Başkurdili ve Türkistanın “Doğu Rusya 
müslüman ülkeleri birliği,, (yahut “ Türkistan federasyonu ,,) şek- 
linde siyasi vahdetini temin etmek yolunda kararlar alınmıştır. 
Bunun esası Kazakili ile Başkurdilinin idari ve askeri birleşmesi 
olacaktı. Rusya ile hudud, sınır mıntakalarında vaki olan rus ek- 
seriyetli tümen ve nahiyelerin ötesindeki türk ve müslüman nahi- 
yeleri bu sınır mintakalarında Türk nüfusunu “, 69 tan aşağı 
indirmemesi şartiyle içeriye almak esasında çizilmiştir. Bu risaleyi 
kendisine izah sıfatiyle ilâve ettiğimiz “Türkili Haritası,, nda bu 
hudud gösterilmiştir. Buna göre Bükeyorda, “Küçük Başkurdistan,, 
ın “Samara-Çiliabi,, demiryolu hattının cenubundaki kısmı, Altay- 
dan Bukhtarma tümeni Kazakili ile birleşecek, Sibirya demiryolu 
boyunda bazı rus bölgeleri Kustanay ve Petropavul ve Omsk tü- 
menlerinin bir kısmı bu şehirlerde beraber olduğu halde hudud 
harici kalacaktı. Taşkent merkez olmak üzere “cenubi,, , Semipalat 
(Alaşorda) merkez olmak üzere “şarki ,, ve Orenburg merkez olmak 
üzere “garbi,, mıntaka teşkil ederek idare edilecek olan bu fede- 
rasyonun satıh mesahası 4.010.139 km? (©) ve nüfusu da 1911 ve 
kısmen 1917 ye göre 15.673.680 oluyordu, bunun da 12.833.129 
yani ©, 82.54 ü müslüman, 2.276.494 ü, yani ", 17,46 sı gayrimüs- 
lim idi (9). Bu tedricen tahakkuku istenilen bir tasavvur idi. Maa- 
mafih Batı Kazakili ile Başkurdili hükümetleri ayni şehirde (Oren- 
burgda) olduğundan askeri idarelerin kısmen birleştirilmesi daha 
1918 senesinin sonbaharında mümkün oldu. Başkurd kıtaları ge- 
neral İşbulatov'nn kumandasında tek bir kolordu şekline sokuldu ; 
Kazakların Turgay Vilayetindeki askeri teşekkülleri kumandan- 
lar tayini ve mühimmat hususunda —Orenburgdaki Rus Kazakları, 


eli 


Dutov hükümetinin engel olmasına rağmen—bu Başkurt kolordusu 
idaresine tabi oldu. Samara projesi 1920 senesi ilkteşrininde 
Moskovada Kalenin idaresinde toplânan Özbek, Kazak ve Baş- 
kurtların konferasında da müzakere edildiysede Sovyet hükümeti 
projeyi kabul etmedi. > 

Üçüncü toplanış 1920 haziranında Moskovada olmuştur. 
Burada Sovyetlerin milli siyaseti ve lll, ncı İnternasyonalin mil- 
letler ve müstemlekeler siyaseti tetkik olunarak bir taraftan yerli 
Türklerin fikir ve emellerini bildiren mukabil projeler Lenine 
arzedilmiş, diğer taraftan da azaların mühim bir kısmının Ferga- 
nede Basmaçı hareketine iltihak eylemeleri ve yıkılacak olan Bu- 
hara emaretinin yerinde teessüs edecek yeni hükümetin yanında 
bir gizli teşkilat vücuda getirmek, yani Sovyetlerin milli siyasetine 
karşı aleni ve gizli mücadeleye girişmek karar altına alınmıştır. 

Dördüncü olarak 25-29 sonkanun 1921 Buhara kongresinde 
Özbek - Kazak - Başkurt milli teşekkülleri birleşmiş ve mevcut 
fıkralar arasında 1) İstiklâl, 2) idare usulünde demokratik cum- 
huriyet, 3) milli ordu teşkili, 4) iktisadi istiklâl, 5) asri, milli 
maarif, 6) milliyet ve akalliyet meselelerinin, tenasup usulüne 
istinaden halli, 7) dinde hurriyet, din ile devletin ayrılması şek- 
linde yedi maddeden ibaret bir müşterek program kabul edilerek 
müşterek merkez teşkil edilmiştir. e 

Beşinci olarak ayni sene 2-5 ağustos Buharada Türkiye 
Millet Meclisi azasından Soysallıoğlu İsmail Suphinin de iştirakiyle 
vaki olan ictimalarda teşkilatta mahallicilik ve kabilecilik esas- 
ları yerine Türkili Türkleri arasında müşterek tek bir vatan ve tek 
bir milliyet gayeleri güdülmesini temin yolunda kararlar alınmıştır. 

Altıncı olarak mezkür sene 5-7 Eylülünde Semerkand ic- 
timalarında “Ortaasya milli cemiyetler Birliği,,nin 24 maddeden 
ibaret esas “nizamnamesi,,, turuncu, kızıl, beyaz ve mavi renk- 
lerden ibaret “Türkistan milli bayragı,, kabul edilmiştir. 

Yedinci olarak 18-20 eylül 1922 de Taşkennte bilhassa 
Kazak münevverlerinin iştirakiyle toplanan gizli kongrede teşkilat 
için “Türkistan Milli Birliği, ismi; devlet idaresinde, teşkilât işinde 
ve milli kültür işlerinde ayrı urukların tefavvuk davalarını ortadan 
kaldıracak, aralarında samimi bir müsavat ve kardeşlik esaslarını te- 
min edecek federasyon prensipinin tatbikı ; Türkistan istiklâli davasını 
Rusya haricinde temsil eylemek kararları alınmıştır. Bütün bu 
kongrelere Türkili Türklerinin en güzide milliyetperver münev- 
verleri iştirak etmiş ve ittihaz olunan kararlarda tam bir fikir 

irliği ve samimiyet görülmüştür. 
ye ürk Türklerinin mühim bir zümresi de Kazan Türkleri» 
2 


m İğ— 


dir. Bunların 1917-18 senelerindeki siyasi hareketleri bir kaç 
istikamette belirmiştir. 1) Siyasi zümrelerin başında, Kazanlıla- 
rın bu inkilâp devrindeki rollerini tayin etmiş olan “ Ünitaristler ,, 
grupu zikredilmelidir. Mezkür 1917 sene mayıs 1-11 de Mosko- 
vada toplanan “Umum Rusya .İslamları Kongresi,, nde Rus- 
yanın devlet idaresi meselesinde başlıca Azerbaycanlı, Türkistanlı, 
Kazakıstanlı, Kırımlı Başkurt mümessillerden ibaret olan 446 aza 
ademimerkeziyet ve ülkelerin siyasi ve iktisadi otonomisi lehine 
rey verdikleri halde ekseriyeti Kazanlı olan 271 aza merkeziyet 
ve demokrat Rusyanın vahdeti (ünitarizm) lehine rey vermişlerdir 
ki, bu fikri temsil edenlere Rusya ittihadı taraftarları manasiyle 
“ ünitaristler ,, denilmiştir. Bunlar, Rusya, bilhassa şarki Rusya 
islâmlarının Kazanlıların rehberliğinde geliştiği kanaatında olduk- 
larından “ Türkistan ve Kazakistan Türkleri Rusyadan ayrı oto- 
nom bir idareye malik olurlarsa Kazanlıların rehberliğinden 
mahrum kalacaklardır, diye (©) bu ülkelerde muhtariyetin tees- 
süsüne karşı koymuşlar, bunun yerine Rusların çariçe İkinci Ka- 
terina zamanında te'sis etmiş oldukları “ Orenburg Mahkemei Şa- 
riyesi,, ni ve müftülüğünü “Rusya İslamları Şeyhulislâmlığı,, şekline 
sokmak ve Rusya İslamları üzerinde Kazanlıların rehberliğini bu yolla 
temin eylemek gayesini takibettiler. Ayni senenin temmuzunda Kazak- 
Kırgızlarla Başkurtlar Orenburgda toplanarak, ülkelerinde otonom 
cumhuriyet ilân etmek yolunda, kararlar aldıkları sırada, Kazanlı- 
lar da Kazanda toplandıkları kongrede (22 temmuzda), ünitarist- 
lerin rehberleri olan Sadri Maksudi ve Ayyaz İshaki'lerin idare- 
sinde hareket ederek, Moskova kongresince kabul edilmiş olan 
ademimerkeziyet, siyasi ve iktisadi ülke otonomisi prensiplerini 
reddettiler, dini ve medeni işlerin tanzim ve idaresi meseleleriyle 
meşgul olacak “İçki Rusya ve Sibirya müslüman Türk-Tatarları- 
nın dini ve mili işlerinin idare heyeti,, adıyla bir heyet teşkil 
ettiler. Ünitaristlerin “Rusyanın siyasi ve iktisadi işlerine karış- 
mayıp bu meselelerde bitaraf kalmak, yalınız dini ve medeni İş- 
lerle uğraşmak prensipi o zaman “Kazan Platforması,, ismiyle ma- 
ruf olmuştur (*). 2) Ademimerkeziyet ve ülke otonohnisi taraftarları 
daha Moskova kongresine gelen Kazanlılar arasında da görünmüş- 
tü; bunlar Kazan kongresinde davalarını müdafaa ettilerse de az- 
lıkta kaldılar. “ Toprakçılar,, adiyle tanınan bunlar Ufada 2-6 
eylülde toplanan vilâyet müslümanları kongresinde Başkurtlarla 
birleşerek ademimerkeziyet fikrini Tatar mümessillere de kabul 
ettirmeğe muvaffak oldular. Başlarında muharrir Alimcan İbrahim 
bulunan bu grup, mezkür kongrede davalarını rehberleri Sadri 
Maksudi vasıtasiyle söyleten ünitaristlerin nufuzlarını kırdılar ve 


Kİ ei çi iğ a 7 


— 


“Rusya Müessesan Meclisi,, intihabatında ünitarist namzedlerini 
kazandırmadılar (*“). Alimcan İbrahim grupu Başkurtlarla anlaşa- 
rak Kazan merkez olmak şartiyle bir “ Tatar-Başkurt Cumhuriyeti, 
teşkili uğurunda çalıştı; bu projeye göre burada müslüman - Türkün 
9/, nisbeti 43, Çuvaşlarla 0/, 55 olacaktı (9). 3) Üçüncü bir gurup ta 
“Edil-Uralçılar,, dır. Bunlar Kazanlıları yalnız eski Bulgarların değil, 
belki tekmil Altın Orda'nın hakiki varisi saydıklarından Hazar 
denizinden alıp bütün Edil (Kazan telafluzuna göre İdil) ve Yayık 
havzalarında ve 58 arz derecesine kadar orta ve güney Uralda yaşıyan 
Türk, ve Fin kavimlerini, keza, Kazakilinin garbi bölgesini teşkil eden 
Ural ve Turgay vilâyetlerini kendilerine tâbi kılarak, Kazan şehri 
merkez olmak üzere, bir cumhuriyet kurmak ve “ Türkistan ,, ile 
muvazi olarak bir “Türk-Tatar,, medeniyeti yaşatmak istiyorlar. 
Bunlar 29.11.1917 de Ufada dini, milli idare yanındaki Millet, Mec- 
lisinde, bazı ünitaristlerin de iştiraki ile, kararlar ittihaz ederek 
Edil-Uralı gerçekleştirmek için bir “Muhtariyet Heyeti,, intihap- 
etmişlerdi; o zaman ünitaristler bu heyete hiç bir aza vermemiş- 
lerse de (**), Rusya dışına çıkanları ( Ayaz İshaki) bu hareket adına 
iş görerek rusça ve fransızca neşriyatta bulunarak haritalarını da neş- 
rettiler. 1917-18 de “Batı Alaşorda,, ismini almış olan Ural ve Turgay 
vilâyetinin Kazakları, Türkün kesif kütlesinden, Türkilinden, diğer 
Kazak ve sair Türklerden ayrılarak, rus nufusunun */, nisbeti 
75 kadar yüksek olan () bu çerçiveye girmeye razı olamadığın- 
dan pilân yine sırf Kazanlılara ait bir tasavvur olarak kalmıştır. 
Maamafih Edil - Uralcılığın hedefi mecmualarında ve tatarca “Üyge 
Taba,, romanında (1938) açıkca “Türkistanda, Kırımda Edil-Ural- 
Altın Orda bayrağını sallandırmak,, şeklinde formüle edilmekte ve 
buna Tatarların umumi milli ülküsü şekli verilmek istenmektedir. 

Fikirlerin bu şekilde dağınık olması neticesinde Kazanlılar 
1917-18 senelerinde siyasi teşekkül meselelerinde bir karara gele- 
mediler; nihayet Sovyetler Tatarlarla meskün olan ve onların ek- 
seriyet teşkil ettikleri tümen ve kazaları birleştirerek 27 mayıs 
1920 de, Kazan merkez olmak üzere, bir “Muhtar Tatar Sovyet 
Cumhuriyeti ,, ilân ettiler, ki bugün dahi mevcuttur. 

4) Kazanlılardan dördüncü bir zümre de 1917 de teessüs eden 
“ Askeri Şura ,, nın rehberleri İlyas Alkin ve Osman Tokumbet ta- 
rafından temsil olunan zümredir. İlyas Alkin, Kebir Bekir, Hasan Ali, 
İzzeddin Seyfülmülük, Mustafa Şakul, Hibetulla Süyündük ve arkadaş» 
ları diğer komşu türk uruklarının Kazana ilhakını değil, Kazanlıların 
diğer Türklere iltihakını, Çuvaşlara ve Finlere bakmayıp, Kazanlıların 
nisbi ekseriyet teşkil ederek oturdukları bölgelerin, muhtar bir vilâyet 
sıfatiyle, Büyük Türkistana ilhakını, bunun haricinde Ruslar içinde 


PE ei 


akalliyet olarak kalan Kazanlıların doğu Başkurdiline, Batı Kazakili- 
ne, Yayık havzasına göç ettirilmesini ileri sürmüşlerdir. Osman To- 
kumbet “Kuzay-doğu Türkleri ülkesi,, dediği Türkilini 1918 de 
Türkiye ve Almanya hükümetleri nezdinde temsil ederek muhtıra- 
lar vermiştir. Kazanlılar arasında Başkurt, Kazak, Özbek ve saire 
komşu Türklerle samimi işbirliği yapan zümre de bu zümre ol 
muştur. Bunlardan bir çoğu 1918 den başlayıp Başkurd - ve Ka- 
zakillerinde ve Türkistandaki milli mücadelede bu komşu kabile- 
lerle yanyana beraber bulunmuşlardır. 

Çin son senelerde iç karşıklıklar yüzünden yıpranmıştı. Bun- 
dan istifade eden Ruslar Doğu Türkistanda gittikçe artan siyasi 
ve iktisadi nufuz kazandılar. Nihayet yerli Türkler 1931 martında 
Komulda Kasım Pehlivan, Hoca Niyaz Hacı idaresinde Çine ve 
Ruslara karşı ayaklandılar. Müslüman Çinliler (Düngenler) in gene- 
ral Maçunyene tabi olanları da bu kıyamçılara katıldılar. 1933 
martında Hutenden Altaya kadar bütün ülke Hoca Niyaz Hacı 
ile Maçunyen'in elinde birleşmiş bulunuyordu. o 19 sonteşrinde 
Kaşgarda “Şarki Türkistan milli Cumhuriyeti, ilân edildi, Hoca 
Niyaz Hacı cumhur reisi oldu. Fakat Düngenler Türklerle an- 
laşamadılar, bundan da Ruslar istifade etti. Ruslar Doğu Türkis- 
tana çok asker gönderdiler. 1934 nisanında Kaşger Türk hükümeti 
Düngen bozgunluğu neticesinde yıkıldı. 6 temmuzda Çin ve Rus 
kuvvetleri Kaşgere gelerek bu şehri ve vilâyeti Düngenlerden 
aldılar. Hoca Niyaz Hacı Rusların eline geçti. Kargerda baş- 
kumandan olan Mahmud Cınsang ve arkadaşları harice çıkabil- 
diler, bugün Japonyada bulunuyorlar. Kaşgerin sukutundan son- 
ra da Hutende milli hakimiyeti yaşatmış olan Muhammed Emin 
Bek ise Afganistanda, Kâbilde bulunmaktadırlar. 

Batı ve Doğu Türkistanda kıyam hareketleri bastırılınca her 
iki ülke bilfiil Sovyet Rusyanın idaresinde birleştirilmiş oldu, 


EDEBİ DİL MESELELERİ 


Türkili Türkü muhtelif kabilelerden mürekkeptir. Bu uruk- 
ların Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen, Uygur, Başkurt ve Tatar 
gibi kütleleri Rus hakimiyeti devrinde kendi başlarına ayrı ede- 
biyat yaşatmağa başlamışlardır. Fakat hiç bir hayat istıdadı ol- 
miyan, her biri kendi başına bir müddet yaşadıktan sonra mev- 
kiini rus diline terkedecek olan bu kabile kültürleri ve edebiyat- 
ları daha ziyade Rus siyaseti icabı beslenmektedir. Bir gün va- 
ziyet değişirse Ortatürklerin şehirlerde yaşıyanları ( Özbekler, 
Tatarlar ve Uygurlar), “Kent Türkü, , bozkırlarda ve dağlarda 
yaşayanları ( Türkmen, Kazak, Kırgız ve Başkurt) “Kır Türkü, 


902 


olup aralarındaki fark ancak maişet tarzına göre alacakları isim- 
lerde kalacak, uruk farkları ortadan kalkacaktır. o Neticede 
bu türk urukları da tek bir medeniyet ve tek bir edebi dil 
etrafında toplanacaklardır. Daha 19. ncı asırda bunların hep- 
sinin resmi yazıları Çagatay şivesinde yazılırdı. Hatta Rus çar ve 
valileri gibi Kalmuk hanları da daha 18. nci asırda ortaasya ve şark 
hükümdarlarına yazdıkları yazıları Rusların “tatarca,, dedikleri 
çagatay şivesinde yazdırmışlardır. O eski şivede yazılan yazılarda 
kullanan arap alfabesinde sait işaretleri az oldugundan lehçe 
farkları pek görünmiyordu. Zamanımızda ise lâtin alfabesi ile 
bütün sesli harfler yazıldığı halde kabile edebi dillerini birleş- 
tirmek yolları araniyor. 1917 mayısında Rusya İslamlarının Mos- 
kova kongresinde (6 mayıs celsesinde) bu satırların müellifi tara- 
fından şu fikirler ileri sürmüştür. “Ortatürkler arasında bugün 
Kazak, Özbek ve Tatar edebiyatları gibi edebiyatlar varsa da 
bunlar bir gün Ortatürk olarak birleşedeklerdir. Finlandiyelilerin 
şarki ve garbi kısımları vaktiyle ayrı ayrı edebiyata malik olup 
bir asır kadar biribiriyle mücadele ettikten sonra, fin milli husu- 
siyetlerini ve ananelerini daha eyi muhafaza etmiş olan şarki Finler 
galip geldiler; bunun gibi Ortatürklerin birleşmelerinde de milli 
ananeleri daha eyi muhafaza etmekte olan Kazak ve Uruglu Öz- 
bek, Mangıt - Nogayların dili galip ve hakim bir şekil alacaktır. 
Ortatürklerin medeni vahdetini temin yolunda dillerindeki morfo- 
loji ve müştereken söylenen halk edebiyatı, Oğuz Han, Çingiz, 
Temür, Edüge, Toktamış, Çorabatır, Urak - Mamay ve Adil Sultan 
gibi tarihi kahramanlara ait destanlar amil olacaktır. Bu destan- 
lar bütün siyasi engellere karşı koyacak kadar kuvvetlidir. Ya- 
lınız bunları tek bir milli destan olarak birleştirmek icabeder. 
Cenub (Garb) Türkleri zümresine dahil olan Azerbaycanlılar ile 
Türkmenlerde garb (Türkiye) edebi türkçesinin taammüm edeceği 
tabiidir. Bununla beraber Türkmenistandaki Türkmenler Garb 
Türkleri ile Ortatürkler arasında bir vasıtadırlar ve iki edebi 
dilin yekdiğerine yaklaşması ancak bu vasıta ile husule gele- 
cektir, (9). Ortatürk edebi dili meselesini tetkik ederken “Yeni 
Türkistan, mecmuası (1927, N. 4) bunun bilhassa Sırderya ve 
Amuderya kıyılarında yaşamakta olan Türklerin kaynaşması 
yoluyle husule geleceğini ileri sürmektedir. Bu mecmuaya göre: 
“Aşağı Sırderya, Kuvan -ve Yeni derya mecralarını teşkil eden 
münbit sahalar iska ve ihya edilecek ve burada Kazaklarla 
meskün Akmescit mintakası ile Karakalpaklar ve Özbeklerle 
meskün olan aşağı Amuderya-Çımbay mintakası demir - yolu 
hatları ile birleştirilecektir. Karakalpak şivesi kazakça ile öz- 


| 


Mİ rar —Ş 


bekçe arasında mütevassıt mevki tutuyor, aşağı Sırderya ka- 
zakçası da özbekçeye oldukça yakındır; Horezm özbekçesi de 
krakalpakça ile kazakçaya yakındır. İşte Ortatürk edebi dili, 
Aral Gölünün şarki ve cenubi sahillerinde Sırderya ve Amuderya 
nehirlerinin aşağı kıyılarında iska sistemlerinin ve demir yollarının 
inkişafı neticesinde, kendi kendiliğinden husule gelecektir. Hal- 
buki Horezm özbekçesi bir taraftan Edil türk lehçelerine, diğer 
taraftan da türkmençeye yakın bir lehcedir. Zaten müstakbel 
Türkilinin hakiki medeni ve iktisadi merkezleri Sırderya ve Amu- 
derya kıyılarında ve Özboyda husule gelecektir,. (©) 

Ortatürk şiveleri arasındaki müşterek hususiyetleri bir müş- 
terek edebi dil için esas edinmek meselesiyle Kazaklardan Nezir 
Türekul da meşgul oldu. Bu zat 1991-24 te Taşkentte çıkan 
“İnkilâb,, mecmuasında Derviş imzasiyle makaleler yazarak bu 
özbek mecmuasında Kazak ve Kazan lehçelerinde söylenen 
şiir parçalarını Özbekler için de anlayışlı bir şekle sokarak neşr- 
etmişti; sonra bu zat dil kongerelerinde ve matbuatta kendisini 
Ortatürk alfabe ve imla birliğine dair projelerini de ortaya 
koydu (*“) Ayni müşterek edebi dil meseleleriyle meşğul olmak 
üzere 1930 senesinde bir “ Ortatürk harş birliği , teessüs et- 
mişti, şarait müasit olmadığından yaşıyamadı. Maamafih 1932 şe. 
sine kadar azaları arasıra toplanıp hars ve edebi dil birliği mese- 
lelerini müzakere ederler ve dil birliğine dair projeler okurlardı. 
14 Mayış 1930 da Ortatürk alfabesi ve edebi dili hakkında arz- 
olunan projenin hulasası şudur ; 

1) Sesli harfler 8 ve iltibas hasıl olacak yerlerde açık E ile 
9 olduğu, sessizler arasında O, Kh ve ii olduğu halde Türkiye türk- 
çesi için kabul edilen alfabealınır. Romanyadan başka memleketlerde 
kullanılmıyan Ş yı S ile ve Sovyetlerin zoruyla alfabeye sokulan 
“kuyruklu n,, İspanya ve İspirantu dillerinde kullanılması dolayı» 
siyle, beynelmilel müstamel “kaşlı n,, ile değiştirerek türkçe eser- 
lerin tekmil medeni memleketlerin matbaalarında tabını mümkün- 
leştirmek, 

2) Edebi dili birer lehcenin telaffuzuna göre değil, kaidelere göre 
tesbit etmek. Bu da şu esaslar üzerinde husule gelebilir: fonetik 
hususunda eski çagatay, morfoloji ve lugat itibariyle bilhassa kazak 
ve uruglu özbek şivelerinin kaideleri esas tutulmak üzere mevcut 
kabile edebi dilleri için müşterek imlâ kaideleri tespit etmek; 
bu müşterek kaidelerin haricinde her kabileye mensup yazıcı 
kendi şivesinin hususiyetlerini tebaruz ettirmekte hür olmak. Ça- 
gatayça bilhassa sesli ve sessiz harflerin kullanışında esas olur; 
kazakça, başkurtça, kırgızçalarda S,$,C,Ç, L ve N gibi harflerin 


İN 


maruz kaldığı tahavvüller, kaşgarçada harflerin hazfi hep çaga- 
tayçaya göre doğrultarak yazılır; Kazan Türkleri saitler, Kent 
Türkleri sesuyumu (vokalharmonie) hususunda diğer türk şive- 
lerine uyarlar; çagatayçanın morfoloji hususiyetleri ise Doğu 
ve Batı Türkistan Kent Türkleri şivelerinde bulunduğu halde 
kazakça ve uruğlu özbekçede mevcut değilse tatbik edilmez. 
V ve Y ya munkalıp olan A lar, V ve Y olarak ta telaffuz olunan 
yumuşak G ile yazılır. E, E,İ, O, U, Ö,Ü, saitleri kazakça ve 
özbekçede biri diğerine uymuyan bir şekilde çarpışırsa mesele 
garp (Türkiye ve Azerbaycan) türkçesine göre haledilir. : i 

“Ortatürk hars Birliği, azalarına bu müşterek hususiyetleri 
gösteren bir gramer taslağı da arzedilmiş, bugünkü lehcerden ve 


eski eserlerden numuneler verilmiş, fakat neşredilmemiştir. İşte . 


bir iki numune: 
Çızak Özbekçesi (9) 
, Telaffuza göre ş 
Kiçiyüzdin Orısga bagınuv şartına Kişikyüz Oazaglarinin Orske ii 
garayanda hükümetke eskerlik Okhiz- | boliş şartleriğe garegende ei ni 
metin yerige keltirşi kerek edi. Oul- | kümetge eskerliğni becâ keltirşi kere 
guyrgtı yelge mingen turlavsız, gavga- | edi.... (**) yelge mingen e se 
çıl Oazag başıma belâ bolır dep eskealikke | çıl Oazag başimge belâ bo diz dep il er 
almagan. Oazagtar yengi tabi bolgan | likge almegen: Evveli yengi tabi olgen 
vakhıtlarda Orıs günahkarlarnı sallallıg- | vakhitlerde Oris, gumadkarlerni gallet- 
Ga aladurgan bolgan. Velikin bularnı | likge alay dügen bolgen; Lâkin. bolerni 
da cüde yaman bagıptı, gay birevinin | cüde yaman bagıpti, bazilerini nl 
gazanıga çoçga eti atıptı. Bular da günah- | çoçga eti atıpti. Boler de günahi a 
ları tügelip eline gaytıp kelgende salla- elige gaytip kelgende salletlikni De 
lıgtı cüde yaman, ittin künündey gilip | khünük, it turmuşı dek gılip e ii 
söyley durgan bolganlar. Şundag gılıb | gen bolgenler. Şünaga gılip Oris elni 
Orıs elni eskerlikten çorçıtıptı. eskerlikten çörçitipti. 
Müşterek yazı kaidelerine göre ş 
Kiçiyüznin O Orısga bagınuv şartına Kiçiyüz Oazaglarının Orsga le 
garaganda hükümetge eslerlik khizmetin | bolış şertlarıga, garaganda olarnığ “ 
yerine keltirivi kerek edi. Oılguyruglı | kömetge eskerlikni beca keltirişi Ni 
yelge mingen, turlağsız, gavgaçıl Oazag | edi... yelge mingen turlağsız e 
başıma bela bolır deb eskerlikge alma- | Oazag başıma beli boliy dak eskerlikge 
gan. Oazaglar yeni tabi bolgan vagıt- | almagan. Evveli yeni tabi bolgan a 
larda Oris günahkarlarnı saldatlığga ala | larda Orıs günahkarlaraı saldatlıgga m 
turgan bolgan. Lâkin bularnı da cüde | turgen bolgan. Lakin bularaı da cüde 
yaman bagıbdır, gay birevinini gazanına | yaman bagıpırdır, bazılarınız. GAKADINA 
çoçga eti atıb dır. Bular da günahları | soçga eti atıbdır. Bular da günahı tüge- 
tügelib eline gaytıb kelgende saldatlığnı lib eline gaytıb kelgende MN 
cüde yaman, itnin künüdeğ gılıb söyley cüde khünük, it turmuşu değ gili 
turgan bolgan. Oşandağ gılıb Oris elni | ura turgan bolganlar. Oşandağ gılib elni 
eskerlikden çorçıtıb dır. eskerlikden çorçıtıb dır. 


Kenttütkçe 


(©) Cizak tümeni Mukrı ve Yüz urukları şivesince. Cızaglı Mamur Niyazinin telaffuzuna göre tesbit 


olunmuştur,  (©*) “Gil guyruklı yel” tabiri kenttürkçesinde ve tatarcada munis değildir. 
u 


24 — 


Kazakça 


Başkurtca 


Telaffuz göre 


Kişicüzdün Orısga bagınuv sartına 


garaganda hükümetke eskerlik gizmetin | 


atgaruvı tiyisti edi. Oil guyrugtu celge 


mingen turlavsız, gavgaşıl Oazag basıma | 


bele bolır dep eskerlikke almagan. Algaş 
bagıngan kezderde cazıgtı bolgandı sal- 
dattıgga alatın bogan. Bırag bularnı da 
tüptü caman baggan, keybirevinin gaza- 
nına şoşga eti atgan. Bularda cazıgı 


tügelib eline gaytıp kelgende saldattıgtı | 


öte caman,ittin günündey gılıp söyley- 
tun bogan. Söytüp eldi eskealikten şoşı- 
tıptı. 


| Kisiyüdhdhin (*) Urıthga (*) bagınuv 
şartına garaganda hükümetke askerldhik 
(9) khizmetin başgaruvı tiyişti eni, Oıl- 
guyrugt yelge (**) mingen turlavhıdh, 
/ hogışsan (*) Oadhag başıma bele bolir tep 
askerlikke almagan. Oadhagtar Urıthga 
yana bagıngan medhgilde hükümet ga- 
İ şında gey!pt! bolgandardhı haldatga ala 
i torgan bolgan. Bılardhı la bek nasar 
baggan, gay b'revin'n gadhanına sosga 
et! halgan. Bılar dha künahı tükelip 
eline gaytıp kelges haldattıgtı öte ya- 


man Ittun günündey etip höydhey turgan 
bogan. Şulay etip Orıth Oadhag khal 
gını askerdh'kten bidhdhirgen. 


Müşterek yazı kaidelerine göre 


Kiçiyüznin Orısga bagınuv şartına | 
naraganda hükümetge eskerlik khizme- | 


tini atgaruvı tiyişli edi. Oil guyrugl 
yelge mingen turlağasız, gavgaçıl Oazag 


başıma bela bolir deb eskerlikke alma: ! 


gan. Algaç bagıngan gezlerde yazıglı 


bolgannı saldatlıgga ala turgan bolgan. | 


Bırag bularnı da tüptü yaman baggan, 
gaybirvinii gazanına çoçga eti atgan. 
Bular da yazıgı tügelib eline gaytıb kel- 
gende saldatlıgnı öte yaman, itnin kü- 
nündey «lb söyley turgan bolgan. 
Oşandağ etih (Oris) elini eskerlikten ço- 
çıtgan. 
Kazança (Tatarca) 
Teleffuza göre: 


Kıçıyüz Oazaglarının Urısga tabi bus | 


luv şartına garaganda hükümetke gesker- 
lik khizmetin başaruyı tiyişli idi, Tur- 
lagsız, sugışçan Oazak khalgı başıma bela 
bulir dip Urıs alarnı geskerlikke almagan. 
Başta Urısga yana tabi bulgan çurda 


hükümet gaşında gey!plt bulgan kiştlerni | 
saldatga ala targan bulgan, alarnı da bik | 


naçar garagan, bagzılarının gazanına çuç- 
ga it! salgan. Bılar da günahları bitip 


(kiçirilip) iline gaytıp kilgende saldatlıg- | 
nı bik naçar it turmuşı şikilli itip süyley | 


turgan bulgannar. Şulaytip Urıs ilnı(Oa- 
zag khalgını) gaskerlikten bizdirgen, 
< ; | 
(©) “Tb” ile ©, “dh, ilede 3 “1, ile kısa “i, 
(©) Doğu-güney Başkurtlarında E, O,UÖ, Üy 
Kazan Türklerinde olduğu gibi telaffuz edilir. 


Kiçiyüznii Orısga bagınıv şartına 
garaganda hükümetge eskerlik khizmetin 
başgaruvı tiyişli edi. Oıl gayruglı yelge 
mingen turlağsız, sogışçan Oazag başıma 
bela bolır deb eskerlikge almagan. Oa- 
zaglar Orısga yana bagingan mezgilde 
hükümet gaşında ayıplı bolganlarnı sal- 
datga ala turgan bolgan. Bularnıda bek 
naçar baggan, gay birevinin gazanina 
çoçga eti salgan. Bular da günahı tüge- 
lib eline gaytıb kelgeç saldatlığmı öte 
yaman, itnin künüdey etib söyley tur- 
gan bolgan. Oşandağ etib Oris Oazag 
khalgını eskerlikten bezdirgen. 

Kazança (Tatarca ) 

Müşterek yazı kaidelerine göre: 

Kiçiyüz Oazaglarının Orısga tabi bo- 
| luv şartına garaganda hükümetge esker- 
lik khizmetin başaruvı tiyişli edi. Tur- 
lavsız, sogışçan Oazag khalgı başıma bela 
bolir deb Oris olarnı eskerlikge almagan. 
Başda, Orısga yana tabi bolgan çurda 
hükümet gaşında ayıplı bolgan kişilerini 
saldatğa ala turgan bolgan, alarnı da bek 
naçar garayan, bazılarının gazanına çoç- 
ga eti salgan. Bular da günahları bitib 
(keçirilib) eline gaytıb kelgende saldat- 
lıgnı bek naçar, it turmuşü şekilli etib 
söyley turgan bolganlar. Oşandağ etib 


Oris elni (Oazag khalgını) eskerlikden 
bezdirgen, 


; harfleri yazılmıştır. 
e arabi £ harfleri Kazaklarda, batı Başkurtlarında İse 


PE ee 


Türkiye türkçesince : 

Kiçiyüz Kazakları Rus tabiiyetini kabul ederken akdolunan muahedeye 
göre onların Rus hükümetine askerlik hizmetini başarmaları gerek idi, Rüzgârı 
kendisine bir kıllı kuyruklu binek yapan, yerinde durmaz, kavgaçıl Kazaklar 
başıma bela kesilir diyerek Rus bunları hizmeti askeriyeye almamıştır. Önce tabii- 
yetlerini yeni kabul ettikleri sırada Ruslar kanunen mahküm olanları saldatlığa 
(Gus ordusuna) alır olmuştu. Fakat bunlara da son derecede fena bakmışlar, hattâ 
bazılarının kazanına domuz eti atmışlardır. Bunlar da mahkümiyet müddeti sona erip 
evlerine dönüp geldiklerinde saldatlık hayatını çok fena, bir köpek hayatı gibi 
tasvir eder olmuşlardır. Şöylece Ruslar bu eli (Kazakları) askerlikten bezdirmiş- 
lerdir. & 

Böyle bir müşterek imla kaidesine tabi tutulması zor olan şiir 
dahi her kabilece anlaşılır bir şekil alıyor; Meselâ kazak şairi 
Abay'ın “Agın,, yani “şair,, unvanlı şiirinden şu parçayı okuyalım : 
! Adamnın gay bir gezleri 
Könilde alan basılsa 
Tehrinii bergen hüneri 
Kök bulut'dan açılsa 
| Şıldırab ongay kelişim 
Taş bulagnın suvınday 
Kirlengen yürek özi- üçün 
Turalmas aslâ yuvınmay 
Teürinin künü yargırab 
Uygudan könil ağar köz 4 
Kuvat'dan, oydan, başgurab 
Erkelenib çıgar söz. 


Adamnın key bir kezderi 
Könilde alan basılsa 
Terini bergen üneri 
Kök buluttan aşılsa 
Sildirlep origay kelisim 
Tas bulagtıni suvınday 
Kirlengen cürek öziçün 
Turalmas asta cuvinbay 
Tenrinin künü cargırap 
Uygudan könül aşar köz 
Kuvattan, oydan basgurap 
Erkelenip şıgar söz. 


Türkiye türkçesince : a 

İnsanın kalbinden bazen vehim ve teşvişler gidip Tanrının verdiği hüner 
(şairlik) göklerden, bulutlardan gelir gibi açılırsa, sözün gelişmesi taşlar iğ 
çıkıp akan pınarın soyu gibi şırıldayarak akar durur, Kirlenmiş a e 
gönül de bu halde (bu feyz çeşmesinde) yıkanarak temizlenmekten kendini yi 
yamaz ; uyumuş olan gönül Tanrının güneşi gibi parlayarak gözünü açar, ve Ai : 
iç kuvvetten ve fikirden kendi kendine terekküp ederek oynaya oynaya ortay 
atılır durur. i 

Bu numuneler, Ortatürk lehceleri arasındaki farkların tama- 
miyle zahiri olduğunu, kabile edebi dillerinin bazı müşterek kai- 
delere tabi tutulmak yoluyla bütün uruklarca kolay anlaşılır bir 
şekil almakta olduklarını göstermek için kâfidir. Bahis mevzuu- 
muz olan “ Ortatürk dil birliği.. hareketinden bahseden Kazanlı A. 
Battal (Taymas) bu hareketin merkezi, bunun Kazanda A NE 
denlerin (9) hilâfına olarak, Türkistanda li etme te a vi 
gunu bir emri vaki olarak kaydetmektedir. ( ) Fakat kabile © i li 
dillerini müşterek kaidelere bağlıyarak birleştirme işi, Ye 
dahi, siyasi hürriyet olmadan husule gelemez. Dil ra i e 
sun, Rus mahkümu Türk urukları arasında sadece alfa e e 
şiarını sırf ilmi esaslara dayanarak ileri süren türk komünistleri 


— 25 — 


bile (Nezir Türekul) hemen imperyalist, şoven ve pantürkist diye 
damgalandırıldılar. Diğer taraftan ortatürk münevverleri arasında 
bu meselelerle meşgul olanların, mensup oldukları kabileler çerçi- 
vesinde ilcilik yapmaktan ve tefavvuk iddialarından uzak bulun- 
maları, tekmil lehcelere ayni derecede hürmet göstermeleri icabe- 
der. Aşağı Amuderya ve Sırderyada iktisadi inkişaflar neticesinde 
husule geleceğini söylediğimiz “uruklar kaynaşması ,, ivücuda ge- 
lirse bu uruklar arasında hangisinin şivesi edebi dilde daha mü- 
him rol oynıyacağı kendi kendiliğinden halledilir. Garp türk edebi 
dili üzerinde bu Türklüğün iç güvenden ziyade yabancıya karşı 
hayranlık ruhunu tebarrüz ettiren, yabancı sözleri diğer Türkler- 
ce hazmı güç hususi imtiyazları ile birlikte içine alan Marmara 
ve Levant muhiti yerine bir gün Anadolu Türkü ve Türkmenler 
daha ziyade müessir olursa, o, kendine cidden güvenen, başkalarca 
“kaba,, görülen öz hususiyetleri “zarafet, tanıyan, onunla öğünen, 
mağrur oğuzçaya döner;bu sayede o Oğuz olmıyan Türk zümreleri 
arasında da yayılmak istidadını kesbeder ve ortatürk (çagatay- 
kıpçak - özbek) (*) edebi dilinin batıtürk (oğuz) edebi "diline 
yakın bir yoldan gelişmesine de sebebiyet verir. İşte gelecek için 
düşündüklerimiz budur. Bugün tesbit edilmek icabeden bir hakikat 
varsa, o da Türkilinde edebi dilin tam bir hercümerç içinde bu- 
lunmasıdır. Türk edebi dillnin istikrarsızlığı ve dağınıklığı imper- 
yalistlere bu Türk kavimlerinin bir gün milli dil ve kültür dava- 
larından vazgeçecekleri ümidini vermektedir. Sovyetlerin şark işleri 
mütehassıslarından M. Pavloviç 1920 de Kominternin ikinci kon- 
gresi esnasında “Şark milletleri arasında edebi dil ve milli kültür 
sahasında istikrarsızlık bizim işimize çok yarar, onu yaşatmak bu 
kavimler arasında gerçekleşmesini istediğimiz siyasi umdeler ve 
milli burjua ile mücadele bakımından çok önemlidir. demiş ve bu 
söz de komünistliğe intisab etmiş olan türk münevverleri tarafından 
o zaman hayretle karşılanmıştı. Bunu taakub eden hadiseler ise 
edebi dilde kararsızlık ve dağınıklığın on milyonlarca sayılan, fa- 
kat milli iktisadı mahvedilip ülkesinin yabancı amele getirilerek 
endüstrileştirilmekte olduğu günlerde son derecede sıkılmış olan 
büyük bir camianın uçuruma getirilmesini nasıl tesri ettiğini bütün 
çıplaklığıyla göstermiş ve o nisbette bu Türkleri tek milli edebi 
dil ve kültür fikrine bütün kuvvetleriyle sarılmağa sevketmiştir. 


İstanbul, 27-7-1943 


— 


Denischen Morgenlündischen Gesellschaft, t. XC, 8. 34. 


Haşiyeler 


1 Bk. Türk Yurdu, XXVI, 2-4, 
2) Kazak-Kırgızlar Velikoruslara ve Rus Kozaklarına «Sarı Orıs», Ukranyalilara 


«Oara Orıs» derler. 


3) Bk. Z. V. Togan, Türkili Tarihi, 1. 25 te bu cumhuriyetlerin vusati ve 


nufusu hakkında verilen malümat 1925 e aittir (1926 kelimesi tabı hatasıdır). 


i Tü ihü l, 1943, 8, 4, 
.4)Bk.Z V. Togan, Umumi Türk tarihine Methal, , ; 
: «İse» sahib kelimesinden «iğelik», yahut «eğelik" Wirtschaft, menage, 


house-keeping, economy manasındadır, bk. Zürkili Tarihi, 271. 


6) Bk. Z. V. Togan, Biruni's Picture of the World, s. 83, 122, 139; W. 


Barthold, Turkestan down to the Mongol İnvasion, 160. 


7) Bk. A. Rakhimbayev, Tacikistan, Moskova, 1936, s. 36-38, 
8) Za İndustralizatsiu, 28. 5. 1937, N. 121. 


9) Pravda, 2. 10. 940; 25. 10, 940; 31. 12. 940. alar 
ii Barthold, ayni eser, 8. 172; İlak madenlerinin işletilmesinin durdurul- 


Ğİ 3 
ması hakkında el-Birüni malümat vermektedir, bk. Z. V. Togan, EİN Pic 
İure ete., s.:B0. 


11) Bk. Z. V. Togan, /4n Fadlans Reiseberichte, s. 196-8. 


12) Pravda, 6. 10. 940. ie : 
E Fuad Kazak, Ostturkistan zwischen den Grossmüchten, Berlin, 1937. 


14) Bk. Bretsehneider, Mediaeval Researches, UN, 42; Zeitsehrift der 


ti ii 
15) Isık Göl daha Çinlerin Han sülalesi anallarında « sıcak göl » manasıni ifade 


eden bir kelime ile kaydedilmiştir. «Isık » kelimesi burada « ızık » ledi Ki 
mukaddes manasındadır, nasıl ki yanındaki Isıgart dağı « mukaddes e bii 
siyle bu ismi almıştır. Çinlilerin «ızık »n « ısık » Yari göre e KE 
sını verdikleri bu kelime Çinlilerin kaydettikleri en eski türkçe kelimenin tere i 


* daki «ısık» bunların 
burada Usun'lar yaşıyordu; «mukaddes manasınd 
ül iri arkayik olmuş ve «sicak» manasını ifade etmiştir. Isık A eb 
Türklerin en eski vatanları olduğunu bildiren çin kayıtları için bk. Z. V. Togan, 

İbn Fadlans Reisebericht, 280, e ei 
k.Z.V. Togan, Türkili Tarihi, s, 93. 
5 i Ze Ve Togan, Umumi Türk tarihine Methal, s. 16-17. 
18) Herodot, IV, 23. 


9)Z. V. Togan, /bn Fadlan, 281. : 
La) Bu iri ehemmiyeti Türk Yurdu, XXVII, sayı 1-2, 3, 1-8 de izah 


edilmiştir. İ İni 
.V. Togan, ayni eser, 8. -B1. ğ z i 
di Hi. Z. EL ayni eser, 8. 271-95; Vİ. Minorsky, Nasir al 


Din Tusi on Finance, in Bulletin of the School of Oriental Studies, X, 755 v.d. 
29) Bk. Z. V. Togan, Umumi Türk tarihine Methal, s, 56. “iii 
23) Mengü ile Hulagunun evleri için bk. SE dr ri ğ ni 
-104 ; Timürünkiler için Şerefeddin Yezdi, Za/er Nâme, Kalkutta tabı, N, : 
Peş ik) ilter il VAmbassade Espagnole â Samarcande, ed. par. Srez 


nevski, Petersburg, 1881, 269-76 ; türk çadırları hakkında bk. daha Z.V. Togan, 


e e len odoljenye Drevno-rossiyskoy Vivliophiki, X, 19; 


i için bk. Pr 
18, a Olu Paşa Tarihi, 1, 1273 neşri, s. 214 te Kuban Nogaylarının 


Ferruh Ali Paşa'ya karşı söyledikleri sözlerine bk.. 


ge 


25)Z.V. Togan, Türkili Tarihi, 5171-13. 

26) Bu hesaba Orenburg vilâyetinden Rus Kozaklarına ait yerler, ki 68.000 
"km? eder, Başkurdilinden de Samara - Çiliabi demiryolunun güney tarafındaki 
bölgeleri ki 81.100 km? teşkil eder, keza Bükeyorda ile Bukhtarma tümenlerinin 
toprağı dahildir. 

27) 1911 hasabına göre Buhara ve Hiyva dahil olmak üzere « Türkistan Valii- 
umumiliği » vilâyetlerinde 483.000, yani © Si gayrimüslim olmak üzere 9.838.100 ; 
« Sahra Vilâyetleri » nde 11.493.059 w, yani W 42 si gayrimüslim olmak üzere 
3.681.215; « Küçük Başkurdüstan » da 1917 senesinde « Uçreditelnoye Sobranye » 
intihabatı sayımına göre (Duvan, Argayaş ve Yalan kantunlukları da dahil olmak 
üzere) 936.070 i, yani “4 76.0 sı müslüman Türk, 293.989 u, yani 5 23,9 u gay- 
rimüslim olmak üzere 1.230.059 nufus vardır. Orenburg vilâyetinden yalnız Orenburg 
ve Orsk tümenleri ve «Orenburg Rus Kozakları toprağı» alınıp, burada ayni 1917 de 
sayılan nufustan 565.000 kadırısı federasyona dahil olacağı sanılmış ki. bundan 
451.000 gayrimüslim, 11,300 ü müslümandır. Bukhtarmada 120.000 (1917 hesabına 
göre) , bundan ancak 2000 kadarı hristiyan, kalanı müslüman Kazak; Bükeyordada 
740.000 ahali, bundan 4000 i gayrimüslim Kazakiline dahil olacağı sanılmıştır. 1918 
senesinde Kazakilinde Rus göçmeninin adedi 1911 e nispeten çok fazlalaşmış idise 
de Sibirya Demiryolu hattı üzerinde Rus ekseriyet olan Omsk tümeni ile, Kusta- 
nay, Petropavl ve Kökçetav tümenlerinin şimali bölgelerindeki rus nahiyeleri hudud 
harici sanıldığından 1911 sene hesabi 1918 de Kazakilindeki nufus vaziyetini ve 
tenasübünü tayin için esas olarak kabul edilmiştir. « Türkistan Valitumumiliği * 
vilâyetleri için ise yine bu 1911 senesinin hesabı en ziyade itimad edilebilecek 
mahiyettedir. Yalnız bu hesapta Buhara Hanlığının hesabı 1.810.090, Hiyva Hanlığı» 
nın nufusu 520.000 gösterilmiştir, ki çok eksiktir (1924te yapılan istatistike göre 
Buhara Hanlığında 2.029.512, Hiyva Hanlığında ise 640.844 nufus bulunmuştur) ; 
bizim hesabımızda Buhara hanlığının 1911 de nufus sayısı 2.500.000, Hiyva Han- 
lığininki da 550.000 olarak alınmıştır. 1911 senesinde Türkistan Valitumumiliği 
ile Sahra Vilâyetleri Valitumumiliği dahil ayrı vilâyetlerin nufusu için bk. Masa- 
Iski, Turkestansky Kray, 1913; Machatsehek, Landskunde von Russisch 
Turkestan, Stuttgard, 1922; ve Rusya Muhaceret İdaresi külliyatı olan Asyatskaya 
Rossiya c. 1, 1914. Samara toplantısına arzedilen * Şarki Rusya Müslüman Ülke- 
leri birliği » projasında nufusun milliyet ve din itibariyle nispeti yalnız «tümen * 
(üyezdi lere göre değil * nahiye » (wolost) lara kadar incelenerek toplanmış me- 
vaddı ihtiva etmekteydi ; bizim elimizde ondan ancak bu hülâsa kalmıştır. 

28) Ayyaz İsahaki tarafından kongrede Söylenen bu sözler mezkür kongrenin 
1918 de Petersburgda basılmış olan zabıt ceridelerinde, s. 206,213 te münderec 
bulunmaktadır. 

29) Bk. Azim Kasimov, Tafar Başkurt Cumhuriyeti, Moskova, 1918, 
s. V-V. 

30) Bu mücadelenin tarihi muharrir Alimean İbrahim tarafından Azim Kasi- 
moyun zikri geçen eserinde, 8. I.XII de güzel hülâsa edilmiştir. 

31) Bu plâna dahil olan vilâyet, tümen ve nahiyelerin nufusu ve muhtelif ka- 
vimlerin “ nispeti Azim Kasimovun mezkür eserinde, 8. 92-56 da münderee bu 
lunmaktadır. Buna göre ülkenin 1918 senesi hesabınca nufusu 8.396.966 olup, bun 
dan 3.679.400-ü, yani “b 43,8 i Tatar ve Başkurt, 995.339 u, yani 96 11,7 si Çuvaş, 
399,378 i Votiak ve Çerimiş, 3.322.829 u yani “b 35/7 si Ruslar, 313.582 si, yani 

9/ 3/7 si diğer gayrimüslim milletlerdir. 

32) Bk. Abdullah Battal, Kazan Türkleri, İstanbul, 1925, s. 227. 

33) Ayaz İsaki'nin 1933 te Pariste neşrettiği İdel-Oural nam eserine ve ilâve 


: > yy 


olunan haritasına göre bu ülkeye Astarhan vilâyeti ile beraber Edil nehrinin tek- 
mil sol sahili, Sızran yanından Sura nehri sahiline çıkmak üzere bu nehrin munsabı- 
na kadar Edilin sağ sahili, Vitluga nehrinden şimale ve oradan 57-58 arz hattı üzerinden 
şarka dönerek Sverdlovsk (Yekaterinburg) ve Tümen taraflarını sınırlarına aldıktan 
sonra Tobol nehri üzerinden cenuba dönüyor, orada da Emba nehrinin doğusunu 
« Türkistan » a bırakarak ülkenin sınırı Hazar Denizine ulaşıyor. Ayaz İshakinin 1926 
senesi sayımına ve Orenburh Mahkemei Şariyesinin malümatına göre bu ülkede Türk- 
lerin sayısı 7.848.000, Rusların sayısı 4.290.000 olduğuna dair kaydının aslı yoktur. Mez- 
kür mahkemei Şariye (Dukhovnoye Sobranye) nin Kadı Rizaeddin tarafından Murad 
Remziye verilen malümata göre (bk. Telfig ül-Akhbâr, c. Ml, s. 405-6) tekmil 
Rusyada bu mahkemeye tabi mahallelerin adedi 4611 olup, bunlara 3.886.625 müs- 
lüman ahali kayıtlı bulunmuştur, bu hesaba Odesa, Petersburg, Moskova, Rostov, 
Varşova, Harkov, Arkanjel, Uralski, Semi Palat, Tomski ve İrkutsk müslümanları, 
hatta Mançuryadaki Tatarlar dahildir. Bu sayı Edil-Urala ait bir hesab değildir. 
1926 Senesi sayımına göre ise bu Edil-Uralda müslüman ve gayrimüslim Türk 
(S «T») ve gayritürk ( «Gt» ) ahalini sayısı şöyle bir şekil arzeder: Tatarili 
ve Başkurdili Cumhuriyetlerinde, Orenburg ve Samara vilâyetlerinde 1: 3.764.000, 
Gt: 5.698.000, ceman : 9.462.000 (bk. Türkili Tarihi 1, «a, 371-72) ; Astarkhan vilâ. 
yeti, T: 96.521, Gt: 413.865, ceman : 510.386 ; Sarıtsın vilâyetinin Edil doğusunda 
T: 15.322, Gt: 450.000, ceman : 465.322; Volga-Alman Cumhuriyeti, T: 3462, Gt: 
568,292, ceman: 571.754; Simbir (Ulyanov) vilâyetinde, T: 84.630, Gt: 1.299.590, 
ceman » 1.384.220; Marileri vilâyeti, T: 22.403, Gt: 459.698, ceman: 482.101; 
Votiaklarin vilâyeti, T : 19.248, Gt: 737.016, ceman: 756.264; Perm vilâyetinin 
cenubi kısmı, T : 16.329, Gt: takriben 300.000, ceman: 316.329: Kungur tümeni, 
T: 39228, Gt: 440.329, ceman : 479557; Sarapul tümeni, T: 36.850, Gt: 502.937, 
cemin : 539.787; Zlatoust tümeni T: 7892, Gt: 231.636, ceman: 239.528 ; Şadrin 
tümeni, T: 5851, Gt: 672.355, ceman: 678.206; Sverdlovsk ( Yekaterenburg ) 
tümeni, T : 14.718, Gt: 605.277, ceman: 619.995; Tobol tümeni, T: 25.879, Gt: 
114,369, ceman: 140.248; Çeliabinsk tümeni Ts 40.076, Gt: 456.412, ceman: 
496.488; Troytek tümeni, T: 23,963, Gt: 288.688, ceman: 312.651, Demek Edil- 
Ural ismi altında birleştirilmek istenen vilâyetlerde (Batı Kazakili vilâyetleri hariç 
olmak üğere) nufus ceman: 17.452.528 olup, bundan Türk olanlar: 4.264.143, 
yani umum. ahalinin “o 24,5i (buna 1.739.812, gayrimüslim Türkler, yani Çuvaşlar, 
Nogaybekler, Kreşin Tatarlar dahildir); Gayri türk ahali, Ruslar ve saire ise 
13.883.385, olup umum ahalinin “5 75,5 ini teşkil ediyor. 

34) Bk. Türkiti Tarihi, s. 572-573. 

35) Yine orada, «. 581.83; Yeni Türkistan mecmuası, 1927, N. 4; Horezm 
türkçesinin Edil türkçesine ve türkmen lehçesine yakınlığı meselesi için bk. Türkiyat 
Mecmuası, VW, 315-345. 

36) Bk. Navy Vostok, N. 20-21, Moskova, 1928, 8, XILXXI, 

37) Bk. Fuad Tuktar, Yeni Kafkasya, 1924, sayı, 14; Ayaz İshaki, 
Türk Yurdu, 1925, sayı, 14, 8. 150, 

38) Bk. Vahit gazetesi, İstanbul, 29 mart, 1931, 

39) « Ortatürk » tabiri için bk. Zeki Velidi, Kısaca Türk- Tatar tarihi, 
Kazan, 1913, s. 2-3; « Ortatürk » (Zentraltürken) tabiri ile müvazi olarak VW. W. 
Radloff (Melanges asiatigues, tires du Bulletin de VAcadömie des seiences 
de Petersburg, t. 1X, p. 87-92) « Kıpçak grupu» tabirini kullanmıştır. « Özbek » 
tabirinin de geniş manasiyle « Kıpçak» tabiri yerinde kullanması için bk. Zeki 
Velidi, Türkili Tarihi, 1. s. 31-36. 


—— 


am b Gi 


Haritaya dair 


Haritanın metnine ait izahlar ayrı bir kâğıda basılmıştır. Bu- 
rada yalnız şunu ilâve etmek isterim; bu haritanın rusca aslından 
benim elimde ancak Batı Türkistan ve Kazakili kısımları bulundu ; 
tam olarak “Rus Asyası,, paftaları İstanbul ve Ankarada hiç bir 
yerde bulunamadı, Avrupa kütüphanelerinden getirtmek te müm- 
kün olmadı. Bu yüzden Doğu Türkistanın Keriya ve Küça'dan 
doğu, Cungaryanın orta ve doğu kısımları, Başkurdili ile Tatari- 
lini kuzay kısımları haritamızda bulunmuyor. Tatarili parçası da 
başka mikyastaki bir haritadan alınarak eklendi. 


Haritaya ait düzeltmeler: 
V. j: Curcâniye. V. p: Tartı (gulan) 
IV. o: Khogend. IV. t: Ag-Suv 
MI. m: Semergend 


Bu kitaba ait düzeltme: 
5. 8. aşağıdan satır 4: Argımpey (Agrippey) 
S. 10. p p o 11-12: zamanında Çingiz 
okunacaktır. 


Al 


Türkili - Bilik 
(önceki unvanı: Türkistan - Bilik ) 


Müellif tarafından neşredilmekte olan bu seriden bugüne 
kadar intişar eden eserler: . 

No. 1: Die gegenwürtige Dage der Mohammendaner Russlands. 
Rusya İslamlarının siyasi vaziyetine dair 1929 da Budapeşt San'at 
Müzesi salonunda verilen bir konferans olup 1930 da Budapeştte 
basılmıştır. 20 sahife. Fiatı: 25 kuruş. 

No. 2: Bugünkü Türkistan ve yakın mazisi. 1929 - 1940 sene- 
leri arasında eski harflerle Kahirede basılmış olan bu eser Türki- 
linin 16. ncı asırdan zamanımıza kadar olan tarihine aittir. Bilhassa 
çarlık ve sovyetler devrinde cereyan eden milli mücadele devirleri, 
16. ncı asırdan zamanımıza kadar Türkilinin kültür tarihi mufas- 
salen anlatılmıştır. 712 sahife. Fiatı: 5 lira. 

Bu eser Türkili Tarihi, el. I, Bugünkü Türkistan ve yakın 
müzisi ismi altında bu 1943 senesinde İstanbulda yeni harflerle 
kaynakları gösteren ve ayrı meseleleri izah eden haşiyelerle be- 
raber, yeniden ve yeni harflerle neşredilmiştir. 708 sahife olup, 
iki harita, üç şecere ilâve edilmiştir. İlk tabındaki VI. ncı fasıl (s. 
569-692) bu yeni tabında tayyedilmiş olduğundan kitabın Mısır 
tabı ehemmiyetini muhafaza etmektedir. Kitap Essener-Verlagsans- 
talt tarafından almanca olarak ta neşredilmek üzeredir. 

No. 3: Onyedi Kumaltı şehri. 1932 senesinde Ankara tarih 
kongresinde Türkili tarihine dair münakaşalar dolayısiyle kaleme 
alınmıştır, sonunda müellifin hâl tercümesi ve neşrettiği eserlerinin 
listesi bulunmaktadır. 62 sahife. İstanbul, 1934. Fiatı: 50 kuruş. 

No. 4: 7929-7940 seneleri arasında Türkistanın Vaziyeti. Se- 
rinin ikinci sayısının telifinden sonra Türkilinde cereyan eden 'ha- 


diseleri bilhassa 1931-35 senelerinde Doğu Türkistanda cereyan 


etmiş olan istiklâl mücadeleleri izah edilmiştir. 44 sahife. İstanbul, 
1940. Fiatı; 35 kuruş. 


No, 6: Türkili haritası ve ona ait izahlar. Bu eser, Fiatıs 1 


lira 25 kuruş. 


Bu seriden intişar edecekler : 


No. 5: Türkiline ait bibliografi malâmat. Türkilinin tarihine 
ve bugününe ait Avrupa dillerinde intişar eden başlıca eserleri, 
keza Batı -ve Doğu Türkistanda tetkikatta bulunan ilmi ekspedis- 
yonları ve onların neticelerini bahis mevzuu eden bu eserde ayrı 
eserlerin münderecatı da anlatılmıştır. 


No. 7: Türkili Tarihi, cl. 2: Bugünkü Doğu Türkistan ve yakın 
mazisi. Bu eserde Kaşgariya yahut Altışehrin 16. ncı asırdan za- 
manımıza kadar siyasi ve medeni tarihi, son Çagataylılar, Kal- 
muklar, Khocalar, Yakub Bek ve son istiklal mücadelesi mevzuudur. 

No. 8: Timür ve Timürlüler devrine ait bazı minyatürler ve 
onlara ait izahlar. Bilhassa Sir Thomas, Arnold, ArthurU 
Poppe, L.Binyon ve Basil Gray ve Diez gibi islam, iran 
ve türk san'at tarihi mütehassıslarının eserlerinden ve daha neş- 
redilmemiş bazı yazmalardan alınan bazı minyatürler hakkında 
izahatı muhtevidir. Timürün cülüsünü, Altın orda seferini ve İzmi- 
rin fethini gösteren ve 1467 de vücuda getirilen boyalı resimler, 
Baysungur Mirza akademisinde 1430 da vücuda getirilen boyalı 
resimlerden iki tanesi münderec bulunacaktır. 

No. 9: Resimlerde Türkili. Bu eser müellifin 20 senedenberi 
Türkilinin tarihine, etnografisine, tabiatine ait topladığı resimler- 
den 600 kadarını, mehazlar gösterilmek üzere, izah edilmiş ve 
münderecatına göre siralanmıştır. Bilhassa Ortaasya Türklüğünün 
kültür hayatına, sanata ait resimler mühimdir. Bazı resimler de 
boyalı olacaktır. Şimdiye ülküdaşlarımızdan birisinin himmetiyle 
himmetiyle 355 tanesinin klişesi yapılmıştır. 


Bu eserlerin satıldığı yerler : 


İstanbul, Ankara caddesi, No. 97 Zaman Kitabevi. Üniversite 
caddesi, No. 25 Adnan Kitabevi. Mısırda: Mektebettüt - Ticariye, 
Şârii Muhammed Ali, Kahire; Budapestde: Dr. Alimcan Tagan, 
Magyar Neprajzi Muzeum. Könyves Kalman krt. Budapest, X. 
Almanyada: Bucchandlung Otto Harrassowitz, Ouerstrasse, 14. 
Leipzig. 


Alâeddin Kıral Basimeyi. 
İSTANBUL 


HARİTAYA AİT İZAHAT X 


Bu haritada Ortaasyanın coğrafi isimleri: Rus haritalarına göre tertip olu- 
nan avrupa haritalarının hilâfına olarak, rusça değil yerli türkçe şekillerinde ve 
uzun mesai neticesinde tesbit edilmiştir. Rusça isimler yerli Türklerce de maruf 
ise (Krasnovodsk, Uralsk, Gur'yev v. 5.) kerre içerisine alınarak yazılmış, değilse 
(Wernıy, Petro-Aleksandrovsk. v. 8.) hiç yazılmamıştır. Sıradağların, cümudiyele- 
rin, zirvelerin rus çar, general ve âlimerine atfen verilen isimleri Sovyet devrinde 
bir daha değiştiğinden onlar da hiç yazılmamış, yalnız yerli isimler konulmuştur. 
Tarihi şehirler harabe halinde ise «kh» işaretiyle (Balkh, Merv, Balasagun, Etil 
v. 8.), bugün başka isimler altında yaşıyorlarsa eski isimleri kerre içine alınarak 
gösterilmiştir. Bu itibarla haritamız tarihidir. Diğer taraftan haritada türk uruk 
isimleri de gösterilmiştir. Coğrafi, tarihi ve etngrafi isimler Ortaasya Türkleri 
tarafından nasıl söyleniyorsa o şekilde yazılmıştır. Bu şivelerde eski İran dillerin- 
den kalan isimlerin teleffuzunda ses uyumuna riayet edilmiyor. Keza kalın ve in- 


ce kelime ve eklerin birleşmesinden hasıl olan mürekkep adlarda ihce sesli ekten 


önce gelen kalın sessiz harfler de hiç değişmiyor; sağır kâf da mühim rol oynuyor. 
Bu yüzden biz kalın. Sı oradaki Jâtin alfabelerince kabul edilen «O» ile, £ 
ve V i de «Kh» ve «N» işaretleri ile yazdık. Khogeld (48 5), Khokend (445), 
Garşı, Derşi,Kerşi Gernep, Kernep, Cılgindi, Gazagili, Agedil, Oirger, Ayıgöni, ke- 
limelerini sadece Karşı, Kerşi, Kernep, Cılkindi, Kazakili, Akedil, Kırker Ayıköni 
şekillerinde yazarsak ora şivelerine uymaz ve iltibas hasıl olur. Ortaasya isimle- 
rini oranın yerli türk şiyelerince kabul edilen «O» ile yazmak yeni neşrolunan Av- 
rupa kitap ve haritalarına da girmiştir (bk, meselâ Olzseha - Cleinöw, 


Tarkestan, Leipzig, 1942 ve haritası). Türkçe isimlerin avrupa haritalarına rusça- 


dan geçen yanlış şekilleri (meselâ Usbek, Kaysak, Uzboy, Ust-Urt, her yerde teker- 
rür eden kul, kurgan v.s.) yerine ancak doğrusu (Özbek, Oaza, Özboy, Üsteyurd 
köl, gorgan) yazılmıştır. Haritada memleket ülke ve vilâyet sınırları 1918 senesi 
vaziyetini gösterir, çünkü Türkili Türklerinin milli iradeleri ancak 1917.18 sene- 
lerinde az çok hürriyetle yüze çıkarılabilmiştir. Türkilinin Rusya ile olan sınırı da 
1918 ağustosunda Kazakili ve Başkurdili hükümet azalarının Samara «Müessisler 
Meclisi» (Uçreditelnoye Sobranye) hükümeti nezdinde toplanarak kabul ettikleri 
karara göre göstarilmiştir. Türk nufusunun “6 nisbetine göre tayin edilen bu 
hududa Başkurdilinin ve Kazakilinin Ruslar çokluk eden şimali kısımlarındaki 
bazı mintakaları girmemiş, keza Tatarili ve Altay sınır dışında bırakılmıştı. Harita 
Rusların en ciddi ilmi haritası olan 4200000 mikyaslı resmi «Rus Asyası» haritası 
8sas tutularak tertip edilmiştir, bu cihetten tül çizgilerinin mebdei Pulkov'tur. 

İsimler yerli şivelerde yazıldığı halde yanlarındaki izahlar garp türkçesinde ya- 
pılmıştır, bu yüzden bazı parellelizm görülür; Köl—göl, tav—dağ, gum—çöl, gudug — 
kuyu, art—geçit demek olduğu halde Ulustav dir. (—dağı), Sagar-gudug k.(Skuyusu), 
Turug-art gç. (geçidi), Zaysan-köl g. (—gölü), Oara-gum çölü tabirleri bulu- 
nuyor. Maamafih maruf isimler için «Khazar Tehigizi denizi», «Isıg-köl gölü» denil- 
meden sadece Khazar Denizi, Isig göl denilmiştir. 


alemi ide 


Mü si 


pi isay Dali 


ça İf